Sabah Ülkesi

DİKKAT EKONOMİSİ VE İKNA TEKNOLOJİLERİ

Emre Şan Sabah Ülkesi’nin 78. sayısında yayınlanan “Fenomenoloji ve Teknoloji Felsefesi” başlıklı makalede günümüzde teknolojinin bireysel ve kolektif bellek üzerine etkilerinin fenomenolojinin zaman üzerine analizleriyle anlaşılabileceğini göstermiştim. Makale bilincin zamansallığının, yani anımsama, algılama ve beklenti edimlerinin teknik çevre ile ilişkisini ele alarak başlamıştı ve öncelikle yazılı kayıtların ardından analog ve dijital belleklerin toplumsal ve zihinsel…

TÜRKİYE’DEKİ FELSEFE EĞİTİMİNİN GELİŞİMİNDE ALMAN FİLOZOFLARIN ROLÜ

Manuel Knoll* Osmanlı İmparatorluğu devrinde yurtdışına okumaya giden öğrenciler genelde Fransa’yı seçmişti. Osmanlı yöneticileri ve seçkinleri Fransızcayı ikinci dilleri gibi konuşurdu. 1868 yılında kurulan Galatasaray Lisesi’nin etkisi burada yadsınamaz. Türkiye Cumhuriyeti’nin modernleşme sürecinde, özellikle 1933 ve sonrasında, Osmanlı Devleti’yle özdeşleşen Fransız eğitim usulü geri planda kalmıştır. Osmanlılar ve Almanların yakın ilişkiler kurduğu I. Dünya Savaşı’ndan…

YERYÜZÜ BİR BAHÇE DEĞİL!

Brandon Keim Dünyanın en güçlü korumacılarından bazıları yaban doğadan vazgeçiyor ama büyük bir hata yapıyorlar. Birkaç yıl önce, biyolog bir arkadaşıma, çevreci ortamlarda yeni moda olan eğilimlerden biri hakkında ne düşündüğünü sormuştum: El değmemiş doğa bir yanılsama mıydı, çok sevdiğimiz bakir doğa aslında hiç var olmamış köhne bir inşa mıydı? Ahşap iskeledeki görevini henüz tamamlamıştı;…

ÇAĞDAŞ DÜNYADA DİNÎ AHLAK SAVUNULABİLİR Mİ: AHLAKIN KAYNAĞI ÜZERİNE MÜLAHAZA

Ekrem Demirli Soruya basit bir yaklaşımla olumlu ve olumsuz yönlerini dikkate alarak cevap verilebilir: Her çağda dinî referanslı bir ahlak savunulabilir lakin bu iddiayı faydacı veya “imancı” olmayan önermelerle inşa etmek güç, hatta mümkün değildir.  “Dinî referanslı bir ahlak savunulabilir” çünkü hâlihazırda dinler yeryüzünde etkinliğini yitirmiş değildir. Yapılan araştırmalar birçok alanda dinin toplumlardaki etkinliğini güçlü…

ETİKTE BİR TEMEL YOK

Andrew Sepielli* Birçok akademik alanın “ahlakı araştırdığı” söylenebilir. Normatif etikteki felsefi alt disiplinler, ahlakı en yakın mesafeden araştıran alanlardır. İnsanların ve toplumların ahlak hakkında nasıl düşündüğü ve konuştuğu meselesine odaklanmak yerine, normatif etik hocaları şeylerin ahlaken neden iyi ya da kötü olduklarını anlamaya çalışır. Meta-etikteki felsefi alt alanlar da pek tabii “meta” perspektifini benimser ve…

HUKUK-AHLAK AYRIMI

Asım Cüneyd Köksal* İnsanın kendine özgü bir varlık olarak kavranışında ahlakın yeri nedir? İnsani eylemin ahlakiliğinin koşulları ve burada özgürlüğün yeri nedir? Ahlakın kökeni nedir? Hususen ahlak ile din arasındaki münasebet nedir (birisi diğerinin kaynağı mıdır, yoksa ikisi birbirinden bağımsız mıdır)? Tanrısız bir ahlak tasavvuru mümkün mü? Akıl yahut ahlak duyusu (yahut vicdan) ahlakın kaynağı…



BULUTLAR ÜSTÜNDE YAŞAM: STEVEN DELAY İLE TERRENCE MALİCK VE FELSEFE HAKKINDA SÖYLEŞİ

Sellers Johnson*   Terrence Malick felsefi perspektifleri çok iyi kullanan bir yapımcı, senarist ve yönetmen. Malick üzerine akademik araştırma yaparken onun sanat estetiğini ve müstesna anlatım yapılarını değerlendirmek için Søren Kierkegaard, Martin Heidegger ve Ludwig Wittgenstein gibi belirli filozoflara yönelsek de film ve felsefe araştırmalarının kesişimi felsefi analizde yeni perspektifler açmaya devam ediyor. Hâliyle, Malick’i…

FENOMENOLOJİ VE TEKNOLOJİ FELSEFESİ

Emre Şan* Sabah Ülkesi’nin 77. sayısında yayınlanan “Antroposen ve Bilişsel Kapitalizm İlişkisi Üzerine Bir Soruşturma” başlıklı makalede Stiegler’in teknoloji felsefesinin çağdaş bir kriz analizi olarak okunabileceğini göstermiştim. Makale antroposen çağında bilinç zamanının mekânsallaşarak tüketim nesnesi olmaya elverişli hâle gelmesini göstererek sonlanmıştı. Bu makalede söz konusu analizin fenomenolojik yönteme borçlu olduğu teorik pusulayı ele alacağım. Bilindiği…

İLERLEMEYE DAİR

Asım Cüneyd Köksal*   İlerlemenin Başı ve Sonu Bütün bir Batı medeniyeti tarihi boyunca en önemli ve merkezî fikrin ne olduğu sorusuna, muhafazakâr düşüncenin 20. yüzyıldaki önde gelen temsilcilerinden sosyolog Robert Nisbet “ilerleme fikri” cevabını veriyor. Bu fikrin tarihine tahsis ettiği kitabında Eski Yunan’dan 20. yüzyılın ortalarına kadar, Batı medeniyetinde özgürlük, adalet, eşitlik ve topluluk…

MEKÂN-YORUM İLİŞKİSİNİN OYUNSAL KARAKTERİ

Burhanettin Tatar* Mekân, insanın ana rahminde, doğum esnasında ve sonrasında başına gelen en önemli hadiselerden biridir. İlk önce ana rahminde bize açılan boşlukta biçimlenir, daha sonra dünyada biz(iml)e açılan boşluğa (açık alan)[1] doğarız. Doğduğumuz mekân kültürel-tarihsel-dilsel bir dünya olduğu için biz aynı zamanda kültüre, tarihe ve dile doğarız. Buna göre her doğum, ana rahmi denen…

MİTOLOJİ VE KUTSAL METİNLERİ OKURKEN MEKÂN VE COĞRAFYAYI MİTOLOJİDEN ARINDIRABİLİR MİYİZ

Abdullah Başaran* Yaşayan çağdaş filozoflardan Richard Kearney’in yaptığı bir söyleşisinde hermenötikçi merhum Paul Ricoeur şu tespitte bulunur: “Modern insan ne mitten yakasını sıyırabilir ne de ona yüzeysel değeriyle bakabilir. Mit daima bizimle birliktedir;” bu noktada Ricoeur şu uyarıyla düşüncesini noktalar: “fakat ona daima eleştirel olarak yaklaşmalıyız.”[1] Hakikaten de mitler ve mitolojiler çağı modern insanın çok…

BATI VE DOĞU ARASINDA YENİ BİR İLİŞKİLER TARİHİ

Françoise Dastur* Bildiğimiz üzere, tarih bilimi önce Avrupa’da filizlendi, özellikle de MÖ 5. yüzyılda Yunanistan’da Herodotos ve Thukydides ile ortaya çıktığını söyleyebiliriz.[1] Zaten tarih [histoire] kelimesi de Yunanca istoria sözcüğünden gelir ve “araştırma”, “keşif”, “soruşturma” manalarını taşır. Fakat dünyanın öte tarafından da tarihçiler var: Çin’de MÖ 8. yüzyılda yıllıklar tutulmaya başlamış; Zuo Zhuan başlığını taşıyan…