Türk Ebru Sanatının Alman Renkli Kağıt Sanatına Etkisi
Susanne Krause – Julia Rinck
Güzelleştirme ve süsleme arzusunun tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Dünyanın birbirinden çok uzak coğrafyalarında günlük eşyalara ve aynı şekilde sanatsal objelere, çeşitli materyallerle şekiller verilmiş ve bunlar süslenmiştir. Bu süsleme arzusu, tarihi çok eskilere uzanan ve geçmişi Ebru sanatında olduğu gibi çok sayıda hikâye ve sırlarla dolu olan kâğıt malzemesi için de geçerlidir.
Bugüne kadar yapılan araştırmalara göre kâğıt M.S. 105 yılında Çin’de keşfedildi. Daha sonra kâğıt üretimi Çin’den batıya doğru yayıldı. 8. yüzyılda Bağdat’ta kâğıt üretimine başlandı ve 1390 yılında ilk Alman kâğıt değirmeni kuruldu. Bu yeni malzemenin -daha önce parşömen ve deride olduğu gibi- keşfinden hemen sonra tüm kâğıt üretilen ve kullanılan kültürlerde süslemesinin de yapıldığı tahmin edilebilir. İmalat sonrası bir veya daha fazla özel işlemle süslenen kağıt, tek renkli bile olsa Almancada etimolojik bir özellikle, dekorasyon unsurunu vurgulayan diğer ülke dillerinin aksine renkli kağıt olarak isimlendirilir: ör. decorated paper (ing.), carta decorata (ital.), papier decoré (frz.), sierpapier (fla.), dekoreret papir (dan.). Renkli kağıt (buntpapier) üretimi, kağıt hamurunun renklendirilmesiyle elde edilen ve Almancada Tonpapier diye isimlendirilen kağıtlarla karıştırılmamalıdır.
Dünya genelinde tarihi en eski olan renkli kağıt 12. yüzyılda Japonya’da Ebru tekniğine benzer şekilde süslenmiş kağıttır (Suminagashi); Türk Ebru tekniğiyle süslenmiş renkli kağıtların en erken örnekleri 16. yüzyılın başlarına tarihlendirebilir; günümüze ulaşan en eski Alman renkli kağıdı ise, taşıdığı filigranlara göre yaklaşık 1430 yıllarına tarihlendirilmektedir.
En meşhur doğu kağıt süsleme tekniği Ebru, yüzeyin dolaylı bir şekilde süslenmesi sürecidir: Sudan yoğun bir sıvı üzerinde yüzen boyalara arzu edilen desen verildikten sonra, bu desen sıvının yüzeyine yatırılan bir kağıda aktarılmış olur. Oysa Ebru sanatının Almanya’da (ve diğer Avrupa ülkelerinde) tanınmasından önce Avrupa’da kağıt renklendirme, kağıt yüzeyinin boyama, baskı, sıçratma veya fırçayla sürme yöntemleriyle direk süslenmesi şeklinde yapılagelmekteydi.
İlk Türk Ebru kâğıtlarını, 16. yüzyılın sonlarına doğru ortadoğuda yaptıkları seyahatlerden ülkelerine dönen seyyahlar hatıra defterlerinin içinde Almanya’ya getirdiler. Latince ismiyle album amicorum (dostluk defteri) olarak da bilinen bu tür hatıra defterlerinde, aile üyelerinin, dostların, öğretmenlerin veya seyahatte tanışılan kimselerin yazıları yer alırdı. Sayfalar çoğunlukla desenler, resimler veya armalarla süslenmişti ve içerdikleri Ebru veya diğer renkli kağıtlar zaman zaman yazı için kullanılırdı. Almanya’da “Türk kağıdı” Ebru üzerine ilk yazıyı 1586-1589 yılları arasında İstanbul’da bulunan Reinhold Lubenau kaleme almıştır.
Kültürel bilginin genelde sözlü olarak aktarıldığı Türk kültürünün aksine, Avrupa’da Ebru sanatı üzerine bilgiler şark seyyahlarının ve âlimlerin sunumları ve yazdıkları üzerinden yayılmıştır. Bu bağlamda mimar, peyzaj ustası ve yazar John Evelyn, 1662’de Londra Royal Society önünde Ebru tekniği üzerine bir sunum yapmış ve burada ilk kez Marbled Paper (Ebru Kağıdı) terimini kullanmıştır. Onun bu konudaki bilgisi muhtemelen “Ars magna lucis et umbrae” (1. baskı 1646) başlıklı ve bir bölümü Türk mermer kağıtlarının yapımı üzerine olan kitabın yazarı Roma’daki Cizvit papazı Athanasius Kircher’e uzanmaktadır. Alman bilimadamı Daniel Schwenter de 1630’dan önce –Avrupa’da ilk olarak- Ebru tekniğini tasvir etmiş ve bu metin ancak ölümünden sonra 1650’lerde Georg Philipp Harsdörffer tarafından yayımlanmıştır.
En geç 17. yüzyılın son çeyreğinden itibaren renkli kağıt Almanya’da kültürel yaşamın ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir. Bu kağıtlar ciltçilikte olduğu gibi, duvar ve tavan kaplamaları ve mobilya yapımında da kullanılmıştır.
Renkli kağıt üreticisi Georg Christoph Stoy’un iki desen kataloğunda (Augsburg, 1730’lar) Ebru kağıdının birkaç çeşidi yerli Alman renkli kağıtlarının arasında listelenmiştir: fırça sürülerek renklendirilmiş kağıt (Gestrichenem Papier), sıçratma kağıdı (Sprenkelpapier), kola kağıdı (Kleisterpapier), bronzlu vernik kağıdı (Bronzefirnispapier), brokar kağıdı (Brokatpapier) ve model baskı kağıdı (Modeldruckpapier) gibi. Bu katalogda sonraki birçok yayında olduğu gibi renkli kağıt konusundaki terminoloji son derece dikkat çekicidir. Bugün mermer kağıdı (Ebru) olarak ifade edilen kağıtlar katalogda Türckisch olarak geçmekte, dikkat çekici bir şekilde kağıt veya mermer ifadeleri kullanılmamaktadır. Buna karşın “kağıdın mermerlenmesi” (Avrupalının Ebruya verdiği isim – çev. notu) kavramı kola kağıdı, model baskı kağıdı, brokar kağıt ve ancak bir durumda da ebru kağıdı bağlamında kullanılmaktadır. Daha o zamandan bugüne devam eden bir kavram kargaşası olduğu ve bunun tüm dünyadaki araştırmacı, uygulayıcı ve kullanıcıların anlaşmalarını zorlaştırdığı görülüyor. Bu bağlamda dikkat çekici olan, bugüne kadarki kullanım sürecinde, klasik Ebru tekniğinde yapılmadığı hâlde kimyasal katkı maddeleriyle belli bir ölçüde süslenmiş bazı renkli kağıt çeşitleri için de “mermer kağıdı” tanımının kullanılmasıdır.
Örneğin 19 ve 20. yüzyıllarda, genelde endüstriyel olarak üretilen “Ağaç veya kök ebru deseni” olarak tanımlayabileceğimiz Wurzelmarmor ve “yalancı akik ebrusu”nun, Achatmarmor çeşitleri ve hatta Almanya’da Ebrunun tanınmasından önce yapılmakta olan el yapımı kola veya sıçratma kağıdı gibi belli çeşitleri vardır. Bu nedenlerle geleneksel olarak gelen kavramların arka planını sorgulamak ve hem tarihi hem de çağdaş varyasyonları dikkate alan düzgün bir terminoloji geliştirmek önemlidir.
Türckisch ifadesi, Türk kağıdı ve Türk Mermer Kağıdı bugün artık pek kullanımda değildir. 19. yüzyılın sonlarına doğru mermer kağıdı kavramı ön plana çıkmıştır. Türk tekniğiyle yapılan kağıt süsleme için uzman çevresinde Ebru veya Ebru kağıdı tanımları kullanılmaktadır. Japon tekniğiyle yapılan kağıt süslemesi için de Suminagashi veya Suminagashi kağıdı ifadeleri kullanılmaktadır.
Geleneksel Türk Ebru sanatında çoğunlukla toprak boyalar ve demir oksitler, kitreden (bot. tragacantha) elde edilen Ebru sıvısı üzerine sıçratılarak çalışılır. Ebru öncesinde kağıda suda çözülmüş şap uygulanmaz. Oysa İran’da 16. yüzyılda bu şaplama yöntemi yapılıyordu. Almanya’da karnıyarık otu tohumu, arap zamkı ve kitre gibi çeşitli bitkilerden elde edilen sıvılarla Ebru yapılmaya çalışıldı. 19. yüzyılın sonlarına doğru -Budapeşteli cilt ustası Josef Halfer’in Ebru tekniğinin kolaylaştırılması ile ilgili araştırmalarının da sayesinde– deniz yosununun bir çeşidi olan deniz kadayıfının kaynatılmasıyla elde edilen sıvı, Ebru yapımında kullanılmaya başlandı.
Halfer’in denemelerinin neticesinde kitrenin avantajı, karnıyarık otu ve deniz kadayıfından elde edilen sıvılar karşılaştırıldığında, onlardan sadece fiyat açısından daha uygun olması değil, aynı zamanda diğer yüzeylere göre daha fazla desen imkânı sunmasıydı. Halfer Ebru boyalarını özel olarak Carragheen yüzeyine hazır hâle getirdikten sonra bunların diğer Ebru sıvılarına uygun olmadığına dikkat çekti. Kağıt Halfer’in metoduna göre genellikle ebrulanmadan önce şaplanmaktadır. Günümüzün tek aktif profesyonel Alman Ebrucusu Dirk Lange Türk metoduna göre şapsız, ama Halfer’in metoduna göre de Carragheen yüzeyinde çalışıyor. Sulu boya ve hafif guaj boyalar veya 20. yüzyılın ortasından beri akrilik boyalar Almanya’da saf pigmetlere nazaran daha sık kullanılıyor. Farklı Ebru sıvıları ve boyaları Ebru ustasına ihtiyacına göre kullanabileceği farklı imkânlar sunuyor.
Geleneksel Ebru desenlerinden çoğu yüzyıllardan süzülerek günümüze ulaşmış, bununla birlikte dünya genelinde Ebrunun yeni teknik ve örnekleri de ortaya çıkmıştır. Almancada Steinmarmor, Türkçede battal Ebruya karşılık gelmektedir ve bu neredeyse tüm Ebru çeşitlerinin temeli sayılır. En çok sevilen çeşitleri taraklı Ebru, tavus kuşu deseni veya buket desenidir. Dalgalı Ebru ve İspanyol Ebrusu çeşitleri ise kağıdın tekneye yatırılması sırasındaki hareketiyle oluşur. Boyalara sabunlu ispirto, terpentin ve yağ gibi kimyasal maddelerin katılmasıyla kıl inceliğinde damarları olan battal Ebru, mermer deseni, irmik desenli Ebru ya da çok farklı türleri olan güneş ışığı Ebrusu elde edilebilir.
Türk ve Alman renkli kağıt kültürleri arasındaki dikkat çekici olan farklılık, bu kağıtların toplum açısından ve onları yapanlar açısından taşıdığı anlamda görülür. Almanya’da renkli kağıt, üreticileri tarafından seri bir şekilde esnaflara dağıtmak üzere tedarikçilere verilen, ama aynı zamanda ciltçilere ve kendi ihtiyaçlarına göre kaplama işi yapanlara da gönderilen el yapımı bir ara üründü. Ancak bu birliktelik, renkli kağıt üretimi bir esnaf loncasına bağlı olmayan bir zanaat olduğu niçin mümkündü. Sadece bu bile renkli kağıt üreticilerinin toplumsal ve ekonomik düzeyini loncalara bağlı diğer zanaatlerin açık bir şekilde altında bırakıyordu. Buna karşın Türkiye’de ise süslenmiş kağıtların üretimi, kağıtlar sanatsal amaç dışında kullanım için düşünülse dahi her zaman bir sanat olarak kabul edilmiştir. Ustaların elinden çıkmış bu kağıtlar duvar süsü, belge ve hatlar için malzeme veya değerli hediyeler olarak ilgi görmüştür. Bununla karşılaştırılabilecek şekilde, Almanya’da ilk olarak 19. yüzyıl sonlarında endüstriyel ürünlere olan ilginin azaldığı gözlendi. Arts & Crafts hareketinin etkisiyle el sanatlarında bir canlanma yaşandı ve ilk kez sanatsal açıdan anlam kazanmaya başladı. Ancak bundan sonra Türkiye’de Necmeddin Okyay tarafından yenilenen ve geliştirilen çiçek Ebruları daha sonraları Almanya’da da etkileyici bir şekilde tanınmaya başladı.
Almanya’da ilk kez halk arasında yayıldığında Ebru eserlerinin nasıl bir etki oluşturduğu, nasıl bir hayranlık ve şaşkınlık doğurduğu kolayca tahmin edilebilir. O zamanki bir Orta Avrupalının gözünden sansasyonel, narin, doğal etkisi ve çok renkli motifleriyle, uzmanı olmayan kişiler için üretimi hakkında pek de ipucu sunmayan, ayrıca doğudan uzak ülkelerden gelen yeni bir tasarım dili. Bu yeni tasarım dili görülmeli, hakkında varsayımlar yapılmalı ve merak uyandırmalıydı.
Bu merakın karşısında eskiden günümüze kadar gelen büyük bir esrar perdesi de vardır. Halfer, Weisse veya Hauptmann gibi meşhur ebru ustaları sahip oldukları bilgileri paylaşmak istiyorlar, makaleler yazıyor kitap yayınlıyorlardı. Ancak yine de her zaman ebru sanatıyla ilgili bir şey sır olarak kalıyordu: tarifler ve çalışma koşulları meşhur taç mücevherleri gibi korunmuş ve hala korunmaya devam etmektedir. Ayrıca bu aslında sadece ebru kağıtları için geçerli bir durum değil, aksine – daha az ölçüde olsa da – aynı şekilde eski Alman renkli kağıt teknikleri için de geçerlidir. Bu anlaşılır olabilir (neticede kimse meslek sırrını kimseyle paylaşmak istemez) veya bu durumu içler acısı bulunabilir (her nesilde sır küplerinin ölümüyle birlikte az ya da çok mesleki bilgi ve tecrübe kaybolur gider). Her halükarda paradoksal bir şekilde renkli kağıt çeşitlerinin inanılmaz derecede fazla olmasının bir nedeni de konu hakkında tam olarak bilgi sahibi olmayan kişilerin de bizzat işin başına geçmesidir. Böylelikle değişiklikler ve kayıplar, iyileştirmeler, kötüleştirmeler ama her şeyden önce yenilikler ortaya çıkacaktır.
Almanya’da bugün el emeği ile renkli kağıt üretimi sadece gözden uzak az sayıda atölyede, bazı ustalar tarafından geçim kaynağı olarak yapılıyor. Renkli kağıt ustaları ders veriyor ve yaptıkları yayınlar, sunumlar ve sergilerle renkli kağıt sanatını unutulmaktan korumaya çalışıyorlar. Bazı sanatkârlar renkli kağıt tekniğini sanatsal kağıt tabakalarını oluşturmak için kullanıyorlar ve az sayıda cilt atölyesinde renkli kağıtlar kısmen kendi ihtiyaçları için üretiliyor. Öte yandan hem Almanya’da hem de Türkiye’de sevindirici olan boş zamanlarını hobi olarak renkli kağıt üretimine ayıran insanların sayısının artması. Böylece çok enteresan ve arkasında izler bırakan yeni bir fenomen sayesinde kendileri ve çevreleri mutluluk duyuyorlar.
Türkiye’den ilk getirilen Ebru örneklerinden modern Batı örneklerine gelinmesi uzun bir zaman aldı. Bu hem malzemeler için hem de örnekler, özellikle de taşıdığı kültürel anlam için geçerli idi. Ebru kağıtlarının öteden beri renkli kağıtlar arasında özel bir yeri bulunmaktadır. Bu durum sergi ziyaretçilerinin yüzlerindeki hayranlıkta görüldüğü gibi, Ebru eserlerini satın alanların kola kağıdı veya sıçratma tekniğiyle yapılmış diğer renkli kağıtların ulaşamadığı yüksek ücretleri Ebrular için hiç şikayet etmeden ödemelerinden de anlaşılabiliyor.
Almanya’da Ebru kağıtlarının ilk ortaya çıkışından yaklaşık 400 yıl sonra, eski Alman renkli kağıt teknikleri gibi yerini sağlamlaştırmış durumda. Alman, Türk ve daha az sayıda da olsa Japon kırılgan Ebru teknikleri bugün de kullanılıyor, bunlara değer veriliyor ve hatta teknik imkânlar çerçevesinde birbirleriyle kombine ediliyor. Araştırmacılar tarafından bilimsel ve kültürel kurumlarda bugün ve geleceğin bilgisini korumak amacıyla çalışmalar yapılıyor, renkli kağıt dünyasının zenginliğini, teknikleri ve kullanım imkânlarını zanaat, el sanatı ve sanat çerçevesinde ortaya koyan sergiler düzenleniyor.
Hem Türkiye’de hem de Almanya’da elde yapılmış renkli kağıtlar endüstrileşme ile birlikte unutulma tehlikesi geçirdi. Ancak bu durum, bazı ters rüzgarlara (ve bazı geri adımlara) rağmen 30-40 yıldır yavaş yavaş değişiyor. Emil Kretz 1960’da şunları yazmıştı: “Ebru kağıtlarının kökeni ve tekniği hakkında hâlâ tam anlamıyla ve çok yönlü bir şekilde aydınlanmış değiliz.” Bu cümle aslında bugün hâlâ geçerliliğini koruyor. Her iki ülkede de yapılması gereken çok araştırma ve