Kayboluş Kapısını Sürgüleyen Vaşak
Yılmaz Gümüş
Sabaha, erken saatlerde rüyalarına güvendiğim bir kişiden haber alarak başlamıştım. Kendisinde endişe uyandıran rüyasını bana anlatma ihtiyacı hissetmiş. Etrafını sarmış olan köpeklerden kendisini emin hissederken, aslında beni tehdit eden bir durumun olduğunu sezmiş. “Sana kastetmiştiler.” dedi. Hayırdır diyerek hayra yorduk ve hayırlı bir güne başladık. Bugün 1 Muharrem.
Çok geçmedi ki, televizyonda yayınlanan bir vaşağın şehirde yaralı olarak bulunduğu haberine zihnim odaklandı. Habere göre, muhtemelen doğal mecrasında av bulamadığından şehre yaklaşan vaşak, köpeklerin saldırısına uğramış ve yaralanmıştı. İlginçtir ki, insanın tehdidi altında nesli tükenmeye yüz tutmuş olan vaşağı, yine insanın “merhametli eli”ni temsil eden sağlık ekipleri kurtarmış ve tedavi altına almıştı.
Köpek rüyayı, vaşak da bir şiiri hatırlattı. Şiirin ana fikrinden hareketle bu iki husus arasında bir bağ kurmaya başladı zihnim. İsmet Özel, Of Not Being a Jew isimli şiirinde vaşak figürünü kullanır. Onun, hayatına tesirinden ve ondan uzaklaşmasıyla kaybedeceklerinden söz eder şiirinde şair. Fikirle verilmek üzere girmiş olduğu mücadelenin ve bu mücadelenin kendi varlığına kattığı anlamın bir simgesi olan “vaşak”, şehrin eteklerine –yani hayatın içine– inişinde ona eşlik etmeye başlar; besleyen ve bedensel varlığa imkân sağlayan aldatıcı, suni ve suni olduğu kadar da ruhu uyuşturan ve oyalayan “kaltak şehrin”. Sorgulamalarıyla, her bilgiyi didik didik edişiyle aldatmacalardan koruyan ve fakat aldatmacanın tatlılığından ve bağımlılığından alıkoyduğu için de huzur kaçıran bir yoldaştır vaşak. Bu nedenle vaşağın bu seferdeki yoldaşlığı, farkındalığın ayrıcalığını ve aynı zamanda bu ayrıcalığın azabını tattıran, izzetlendiren bir idraki, terki de kayboluşu ifade eder.
Vaşağın telkinleri yoldaki şaire gaye ve istikamet kazandırmaktadır. Kendisini tanımayan tarihten rıza dilenmemeyi öğretir ona ve kendisini sarmayan tabiatın bir parçası olmaktan alıkoyar onu. Şehre inişiyle birlikte boynuna bir kemendin geçmesi belki kaçınılmazdı. Fakat ona eşlik etmeye başlayan vaşak onun, kemendi elinde tutana köle olmasına mani olur. Şaire varlığının ve rızkının gerçek sahibini hatırlatan bu hayvan, ona düşerken hayatta kalma imkânı tanıyan vesileleri o sahibin yerine koymama şuurunu aşılar. Yüreği gökle barışkın yaşamaya alışmıştır şairin. Tütmesi gereken ocağı, kendisi olarak var olmanın imkân, mekân ve yoldaşlarını aramaya koyulur yolunda.
Eve dönüş olarak nitelediği, geri dönüş olarak bilinen hayat yolunun, vaşağı yoldaş edindikten sonra geri dönüşü olmayan zihin yolculuğuna dönüşmesi, en önemli merhaledir şair için. Kalbe, yani Kâbe’ye yönelmiş olan zihin yolculuğunu müstakim kılmak için huzursuz ve uygunsuz kılan bir vicdan ve kaybedildiği takdirde bütün boyutların kaybını beraberinde getirecek olan bir ayıklık hâlidir; ve Rabbe yönelmiş kalbin yolculuğunun ihsan boyutudur vaşakla yol almak. Ve o bilinç, o vicdan artık bütün olgulara değer biçer, hareketleri şekillendirir ve sahibine şahsiyetini kazandırır. Mizansen hayatın mizansal yargıcıdır. Kayboluş kapısını sürgüleyen bu vaşak bilinç kaybını engelleyen bir vahşidir.
Vaşak sahibi olmak bir özü koruma gayretinde olan bir bilinci ifade eder. Elde edilen her bir getiriyi sorgulayarak huzur kaçıran, yalanlar ve sahtelikler içinde kaybolmaya mani bir bilinç hâlidir vaşak sahibi olmak. Onun için dur durak bilmez, rahat vermez, süreğen bir hâldir. Neyin, nasıl elde edildiğini, neleri beraberinde getirdiğini ve getirdikleriyle neleri götürdüğünü, getirdiklerinden etkilenmeyerek götürdüklerini sorgulattıran bir iç sesle yüzleşebilmeyi sağlayan ve bu yüzleşme sayesinde öze bağlı kalabilen bir ruh hâlidir vaşağı yoldaş edinmek. Nasıl ki yağmur yalnızca yağarken yağmur ise; ne yağmadan evvel ne de yağdıktan sonra, sadece yağarken yağmur ise, vaşakla beraber yol alındığı sürece ancak kişinin olması gerektiği gibi olabileceğini ifade eder. Yağmurun ancak yağarken yağmur olabilmesi gibi, Müslüman da ancak her an Müslüman olduğu zaman yani her durumda Müslümanlığının gereğini yerine getirdiği vakit rahmet olur ve rahmete kavuşur. Rahmet ancak ve ancak hakikat adına ve hakkı verilerek ifa edilmesi gereken taat ve ifade edilmesi gereken kelamdır. Hakikat yolcusunun vaşağı yitirdiğinde bütün boyutlarını kaybedecek olması bundandır.
Kur’an’ın şair tarifini özümseyerek şiirle yola çıkan ve bu yolda şahsiyetine (şahsına değil) yapılan haksızlığın öcünü almak ve hakkaniyeti gerçekleştirmek üzere yol alan ve bu yolu şiirle yürüyen şaire eşlik eden vaşak, varoluşsal bir mesele olan seferinde, düştüğü durumu ve eriştiği mertebeyi ifade etmektedir. Ormanlık bölgelerde yalnız yaşayan bir hayvandır vaşak. Gece avcısıdır. Keskin bakışlıdır. İnsanlığa karanlığın her geçen gün çöktüğü ve hakikatin ancak görebilen birileri için fark edilebilen bir değer olduğu bir dönemde, ancak bir vaşak bakışının keskinliğiyle hadiselerin özüne vakıf olunabilinmektedir. Ve bu bakış, bu idrak mücadele gerekçesi olur bilinç sahibine.
Zira kar ile kaplayıp sessizliğe büründürerek geceyi, uyutulmuş uyuşturulmuş ve aldatılmıştır hakikat bilinci. Onun içindir ki şair, karlı bir gece vakti bir dostu uyandırma heyecanı taşırdı. Taşırdı çünkü artık o, dostların varlığından ümidini kesmiştir. Cebindeki adreslerden umut kalmamıştır. Savaş bitmiştir ve kendisini nöbette unutulmuş hissetmektedir. Beraber hareket ettiğini düşündüğü kişilerin aslında onunla aynı safta yer almadığını ve kendisinin bütün yenik düşenlerle aynı kışlakta olduğunu fark eder. Aldanmışlık hissinden kendisini koruyan o bilinç, yola çıktığı insanların aldanmışlığına şahit kılmaktadır onu artık. Aldanmışlığının farkında olmayanlar içinde aldanmamış kalan, fakat dudak bükülen ve burun kıvrılan birinin hâlidir şairin hâli. Aynı safta yer alan omuzdaşlarının ne zamanki karşı taraftakilerin hâline bürünüdüğünü gördüğünde, artık doğruluğun, yalnızlığın kader arkadaşı olduğunu kanıksar.
Her şeyden evvel günümüzde nesli tükenmekte olan bir hayvan olarak vaşak, İsmet Özel’in şiiri bırakmasındaki gerekçeyi de ortaya koymaktadır. “Narodnik” kalmadığı için şiiri bıraktığını açıklayan İsmet Özel, hayata yüklediği mana doğrultusunda halkı dönüşüme inandırmayı kendisine mesele edinmiş, nesli tükenmiş insanı gerekçe gösterir. Müdafaa edilmesi gereken değerlere sahip çıkma şuurunu kaybetmiş ve bu şuuru tekrar elde edememiş bir topluma tetikte gezen şiirler takdim etmenin beyhudeliğine inanmış olsa gerek ki, o mevzii terk ettiğini ifade eder. Şiiriyle ve şuuruyla halkın aldatıcı huzurunu kaçıracak, uyruklar arasında uygunsuz kalmayı göze alabilen, uzun yolun yolcuları kalmadığındandır ki, şuursuzluğa şiirsizlikle karşılık verir. Zira şuur yoksa şiir topraksız, şiir yoksa şuur meyvesiz kalır.
Değiştirmek üzere çıkılan yolda, değiştirememek yine de bir şey ifade edebilirdi; fakat değiştirilmesi gerekenin hâlini almanın ve hatta ona muhtaç duruma düşmenin, yenilmişliğin en zelil hâli olduğuna şahit olur şair. Mücadele edilmesi gereken olgunun, besleyerek besili hâle getirerek etkisiz hâle getirdiği yoldaşları, mayışık hâlleriyle iş göremez hâle gelmişlerdir artık. Birbirilerine yabancılaşmaları, onların eşiğinde diaspora’yı yaşatmaktadır şaire. Yılgın yığınların içinde eğreti kalmıştır. Kuşları ve sokaklarıyla özlemini duyduğu şehrin artık çok uzak olduğuna yazıklanır.
Muhtaç kaldığı için ve geçimliğini tedarik etmek üzere şehre inen vaşak, şehrin karanlık gecelerinin sahipleri olan köpeklerle kavgasında yara almıştı. Yalnızdı ve bir sürüyle ancak bu kadar başedebilmişti. Ve şehrin renkli gündüzünün sahipleri ve vaşak neslinin tükenmesine sebep olan insan, onu “tedavi” ederek “koruma” altına almıştı.
Bugün kutlu önderin esenlik getirmek üzere çıktığı kutlu hicretin yıldönümü. Bugün 1 Muharrem.
* Osnabrück Üniversitesi, Akademisyen