BİRİNİ SEVMEK: EŞ BAĞLARINDA ROMANTİK SEVGİNİN ÖZEL DURUMU
Yazar: Bianca P. Acevedo*
Bir kere bile âşık olduysanız sevdiğiniz insanla birlikte olmanın ve o insanı düşünmenin verdiği neşeyi bilirsiniz. Onun hakkında her şeyi bilmek, hayatının nasıl geçtiğinden haberdar olmak istersiniz, ve o insan hayatınızda olduğu için yaşam size daha anlamlı görünür. İşte bu romantik sevgidir, Batı tarzıdır, bilim insanları bunu şöyle tanımlar: “Belirli bir başkayla birleşme arzusu.” İlginç bir şekilde, birçok Doğulu ve ruhani geleneğe göre sevgi, sadece bir kişinin değil, “herkes”in iyiliği için duyulan arzudur (örneğin, Dalai Lama, 2006). Bu sebeple, bu geleneklerin çoğu, tek bir kişiye bağlanma fikrine yanaşmaz, bu şekilde birçoğumuzu bağlanma ve ıstıraptan kurtarmış olur. Bunun yerine Doğu gelenekleri, bireylerin her varlığı koşulsuz sevmeye ve kabul etmeye çabalamaları gerektiğini söyler.
Romantik sevginin rolünü azımsayan ya da belirli bir kişiye “özel anlam” atfetmeyi ve adanmayı küçümseyen perspektifler bizatihi yanlış değiller. Hatta, belirli bir dereceye kadar, bu görüşler kendi devirleri için uygundu. Fakat romantik sevgide büyük bir rol oynayan temel biyolojik sistemlerin ve bu sistemlere dâhil gen değişkenlerinin olduğunu gösteren modern bilimsel ilerlemeleri hesaba katmazlar (Acevedo et al., 2020). Gerçekten de “belirli başkalarına özel anlam” atfetmek sevginin ve “bağlanma”nın temelidir. İnsanlarda ve diğer memelilerde gözlemlenen bağlanma bağları birçok önemli işleve hizmet eder, bu işlevler arasında üreme, çocukları büyütme, bakım ve uzun vadeli refakat var (Bowlby, 1969; Conroy-Beam, Goetz, & Buss, 2014). Bu itibarla, bağlanma süreçleri ve bunların biyolojik bağıntıları, mütekabil sosyal sistemlerle (evlilik, çocuklar ve aile birimi) birlikte, insan toplumlarında sahneye çıkmıştır ve diğer tek eşli türlerde de gözlemlenir.
Dolayısıyla, sevgi biyolojisi üzerine teori ve bilimsel ilerlemelere dayanan Batılı perspektiflere göre, insanlar için belirli bir “başka”ya özel anlam ve değer atfetmek ahlak dışı değildir. Hatta böylesi doğaldır, verimlidir ve insani varoluşumuz için bir şarttır. Gerçekten de çocuğumuz, aile bireyimiz veya eşimiz için şefkatli ve korumacı davranmamak ve hatta kendini feda etmemek bile bir insan için ahlaksızlık sayılabilir. Aynı şekilde, bir kişinin çocuğuna, eşine veya arkadaşına gösterdiği şefkat seviyesinin aynısını bir yabancıya göstermesi de uygunsuzmuş gibi algılanabilir. Hâliyle, daha önce diğerlerinin dediği gibi, ben de bu noktada belirli başkalarına ve özellikle romantizm hissedilen eşlere özel anlam atfetmek ahlakidir diyebilirim.
Sevgi hakkında bir ahlak psikolojisi arkadaşlık sevgisini, akraba sevgisini, akraba-olmayan sevgisini ve herkesi sevmeyi kapsayan birçok ince fark ve tasavvuru gün yüzüne çıkarır. Fakat bu makalenin odağı eş bağları bağlamındaki sevgi olacaktır ki romantik sevgi burada genelde sahnenin ortasında olur. Biyologlar, eş bağlarını güzide eş tercihinin simgesi olarak görürler; burada bir çift, bölgeyi paylaşır, bakım, beslenme ve çiftleşme gibi eşgüdümlü davranışları birlikte icra ederler ve bazıları birlikte çocuk büyütürler (Walum & Young, 2018). İnsanlarda romantik sevginin üreme için, çocukları analı babalı büyütmek için ve uzun vadeli refakat için geliştiği düşünülür (Acevedo et al., 2019).
Romantik sevgiye dair psikolojik teorilerin dediğine göre bu sevgi “başka bir kişiyle birleşmeye duyulan yoğun bir özlem”dir, sadece fiziksel bir birleşme değil, aynı zamanda duygusal, bilişsel ve ruhani bir birleşme (Hatfield & Rapson, 1996). Romantik sevgi modelleri arasındaki genel bir tema uyarınca bu sevgi “güzide” bir eş tercihine denk düşer, burada bazı durumlarda “sevgili” olarak da bilinen “eş”, özel bir anlam kazanır. Kendimizi adadığımız ya da aşka tutulduğumuz ilişkilerde eş genelde kendini-kavramayla bütünleşir; Kendilik Ölçeğine Başkasının Dâhil Edilmesini kullanan kendiliğinden-genişleme araştırmalarının çoğu da bunu gösterir (incelemek için bkz. Branand, Mashek, & Aron, 2020). Eşle birleşmek, romantik ilişkilerin ve evliliklerin esas özelliğidir, hem de sadece psikolojik, duygusal ve bilişsel yönlerimiz söz konusu olduğunda değil, aynı zamanda toplumsal ağlar, finans gibi pratik yaşam meselelerinde ve hatta kariyer ve hayat gayesi gibi konularda (Cuber & Haroff, 1965).
Özel bir anlam kazanan sevgili eş, sevenin dikkatinin odağı hâline gelir, seven kişi bilişsel alanının önemli bir kısmını buna harcar, bu çoğu zaman idealleştirme de içerir, seven kişi sevdiğini yüksek bir yere koyar ve onda hiç kusur görmez (Murray, Holmes, & Griffin, 1996). Sevgili el üstünde tutulur ve koşulsuz sevgi hüküm sürer. Bu arada, psikologların “pozitif yanılsama” dediği eşin idealleştirilmesi bazı ilişki menfaatleriyle bağdaştırılır; bunlar arasında daha yüksek ilişki tatmini, sevgi ve güven vardır, ve tabii hem sevgililik hem de evlilik ilişkisinde daha az çatışma (Murray & Holmes, 1997). Bir çalışmaya göre, pozitif yanılsamalar sonraki ilişkilerde tatminin artmasını ve 13 yıldan uzun süren daha istikrarlı ve tutkulu evlilikleri haber vermiştir (Miller, Niehaus, & Huston, 2006). Buna mukabil, âşık kişiler üzerine yapılan bir araştırmaya göre, romantik sevgi, eşi düşünmeyle, eş hakkında pozitif düşüncelere sahip olmakla ve günün neredeyse yarısını eşi hakkında kafa yormayla bağdaştırılır (O’Leary, Acevedo, & Aron, 2011; Fisher, Aron, & Brown, 2006).
Beyin görüntüleme araştırmaları, romantik sevgide eşin “özel anlam” kazandığını söyleyen öz-bildirim çalışmalarını teyit etmiştir. Örneğin, birçok araştırmanın gösterdiği üzere, âşık insanlar, eşin yüz görüntülerine cevap olarak, mükafat, şevk, neşe, dikkat ve üst düzey bilişsel sürece aracılık eden beyin bölgelerinde bariz hareketlenme gösterirler (Acevedo et al., 2011, Aron et al., 2005; Xu et al., 2011).
Bu araştırmalarda katılımcılara genelde eşlerinin ve iyi tanıdıkları bir ahbaplarının farklı görüntüleri gösterildi. Her oturumun başında deneklerden yüzü gösterilen kişiyle ilgili cinsellik içermeyen olayları hatırlamaları istendi. Daha henüz tarayıcıdayken katılımcılar, anılan duyguların hedef görüntüye tekabül ettiğini doğrulamak için ruh hâllerini ölçüyorlardı.
Bir çalışmada, yeni evliler hem nikah zamanında hem de bir sene sonra test edildiler (Acevedo et al., 2020). İlaveten, tükürük örnekleri de verdiler ki tarla faresi gibi insan olmayan memelilerde eş bağında içerilen vazopresin, oksitosin ve dopamin genleri test edilsin. Bulgular, evliliğin ilk yılı boyunca izlenen yeni evli grubu arasında, romantizm ve devamı için dopamin mükafat sisteminin tutulduğuna dair güçlü kanıtlar ortaya koydu (Acevedo et al., 2020). Dopamin mükafat sistemi ilginç çünkü motivasyon, enerji, ve ödül için çalışmada içerilir; heyecan, mutluluk ve enerji gibi mütekabil duygularla da bağdaştırılır, ve tabii dürtü önlenmişse hüsranla.
Ayrıca, Çin’de genç yetişkinlerle yapılan iki yıllık araştırmanın gösterdiği üzere, dopamin bakımından zengin mükafat bölgelerinde etkinleşme, bağlılıkla ve ilişki ömrüyle bağdaştırılır (Xu et al., 2012).
Dopamin zengini etkinleşmeye ilaveten, âşık kişiler ayrıca romantik sevgilerinin skorlarının bir işlevi mahiyetindeki oksitosin ve vazopresin alıcıları bakımından zengin beyin bölgelerinde, eşin görüntülerine karşı pekişmiş etkinlik gösterir (Acevedo et al., 2011, 2020). Oksitosin birçok karmaşık toplumsal davranışta görülür; bunlar arasında güven, gözün odaklanması, ebeveyn beslemesi, empati ve eş bağı vardır (özet için bkz. Feldman, 2012). Hatta bazı araştırmacılar oksitosinin “ahlak molekülü” olduğunu söylediler çünkü toplum yanlısı davranış çeşitlerinde içeriliyor (Zak, 2013). Vazopresin hem eş bağı hem diğer toplumsal davranışlar için ayrıca önemlidir; bu diğerleri arasında toplumsal tanınma, bölgesel davranışlar, yabancılara karşı saldırgan tutumlar var ki bunlar eş bağı muhafazasına da farkında olmadan hizmet ederler (Walum & Young, 2019). İlginçtir, bu sinirsel faaliyetler oksitosin, vazopresin ve dopamin genlerinin bir işlevi mahiyetinde pekiştirilmiştir.
Romantik sevgiyle bir bakıma ilişkisi dâhilinde, araştırmacılar evliliklerdeki cinsel tekeşliliğin, cinsel tatminin ve fedakârlığın biyolojik temelini de açığa çıkarmaya başladılar. Örneğin, cinsel tekeşlilik hususunda gösterildiği üzere, dopamin işleviyle bağdaştırılan DRD4-7R gen değişkeni, kişilerin daha geniş bir cinsel davranış çeşitliliği benimseme arzusunu (Halleye al., 2016) ve hem seçici olmayan davranışın hem de sadakatsizliğin yüksek oranlarını (Garcia et al., 2010) önceden görmeye imkân veriyor. Yeni evliler üzerine bir araştırmada, DRD4-7R dopamin geni değişkeni, evliliğin birinci yılı boyunca romantik sevgiyi destekleyen duygularla bağdaştırılır (Acevedo et al., 2020). Bu sebeple, DRD4-7R dopamin geni değişkeni sadece sadakatsizlik ve cinsel davranışlarda rol oynamaz, aynı zamanda ve daha önemlisi, evliliklerde romantik sevgiyi destekleyen duygularda içerilir, ki bu duyguların da evliliklerde sadakatsizliği ve alternatif eşlere çekimi yatıştırdığı gösterilmiştir (Gonzaga et al., 2008; Maner et al., 2009).
Romantik ilişkilerden başka bir genel beklenti bakım, empati ve fedakârlıktır. Bu taraf bir bakıma daha değişken ve müsamahakâr olsa da (birçok çift, kendileri için ölmeye meraklı olmayan bir eşi “oyunbozan” olarak görmeyebilir) nezaket hem kadınların hem erkeklerin bir eşte istedikleri esas değişkenlerden biri (Buss & Barnes, 1986). Fakat fedakârlık tekeşlilikten ayrışır, çünkü eş bağından öte çok daha geniş uygulanır. Yavruları korumayı amaçlayan nöro-biyolojik bir mekanizma içinde fedakârlığın kök saldığına inanılır, çünkü büyük çoğunlukla akraba ilişkileri ve yakın ilişkilerde gözlemlenir, ama başkalarına da yayılır (Preston, 2013). Ancak evrimin fedakârlığı başkalarının ihtiyaçlarına cevap vermek için muhafaza ettiğine inanılır, hatta bu durum bizim rağmımıza olsa bile, zira türün devamlılığının ve iş birliğinin sağlanması işlevini yerine getirir (Batson, 2011; deWaal, 2008).
İlişki araştırmacıları, fedakâr sevginin varlığını ilişkiler için önemli bir etken olarak görmüşlerdir. Chicago’daki Ulusal Kamuoyu Yoklaması Merkezi’nde yürütülen geniş çaplı bir araştırmaya göre kişinin eşine karşı büyük fedakârlığı evlilikteki daha büyük mutlulukla bağdaştırılır (Smith, 2006). Bu araştırma ayrıca fedakârlığın adanmayla da bağdaştırıldığını gösterir. Bir başka deyişle, evli insanların yüzde kırkı fedakârlık ölçeğinin tepesine yakınken, boşanmış ya da ayrı katılımcıların yüzde yirmi beşi ve hiç evlenmemişlerin yüzde yirmisi yüksek seviye fedakârlık göstermiştir. Burada alınacak mesaj romantizmin ötesine geçer, mutlu bir evliliğe girmede ve orada kalmada fedakârlık önemli bir etkendir.
Bilim insanları, aşk evliliklerini sürdürmede fedakârlığın önemini beyin araştırmalarıyla da tasdik ettiler. Örneğin, evliliklerde fedakârlığa dair nöro-biyolojik bir araştırmadaki bulguların gösterdiği üzere, kişilerin fedakârlık skorları tutkulu sevgi skorlarıyla tamı tamına ilişkiliydi (Acevedo, Brown, & Poulin, 2019). Üstelik, eşe karşı fedakârlık, oksitosin geni değişkeniyle (OXTR rs53576) önemli ölçüde bağdaşıyordu ki bu da empati dâhil karmaşık toplumsal davranışlarla (Buffone ve Poulin, 2014; Gong et al., 2017; Uzefovsky et al., 2015) ve kapsamlı sosyallikle (Li et al., 2015) bağdaşır. Bu araştırmada yeni evlilere eşin ve bir yabancının hem empati-duygu (mutlu ve mutsuz) uyandıran hem de nötr çeşitli yüz resimleri gösterildi. Sonuçlara göre, eşin mutlu ve mutsuz resimlerine cevaben, yeni evliler ventral palidumda (VP) kuvvetli beyin tepkileri gösterdiler, ki VP bağlanma ve eş bağı için beynin önemli bir bölgesidir (özet için bkz. Acevedo et al, 2019) ve daha fazla fedakârlık ve ayrıca oksitosin geni işlevini yerine getirir. Fakat katılımcılar, yabancıların yüz görüntülerine cevaben önemli bir VP faaliyeti göstermediler. Demek ki toplumsal zihniyetimiz en temel düzeyde bir yabancıya karşılık eşe daha güçlü tepki vererek ayrıştırma yoluna gidiyor.
Ayrıca, mutlu eş yüzlerine cevaben katılımcılar, ödül işlemede içerilen bölgelerde (ventral tegmental alan, VTA) pekişmiş beyin faaliyetleri ve duygular (amigdala) gösterdiler, ki bu da fedakârlık skorlarının yükselmesi ve oksitosin gen değişkeni işlevini yerine getirir. Daha da önemlisi, eşin mutsuz yüzüne cevaben yüksek fedakârlık skoruna sahip olanlar, VTA’nın dopamin zengini ödül bölgesinde gayet düşük tepki gösterdiler, duygu işlemede içerilen amigdalada ise yüksek tepki gösterdiler. Bu sonuçlar, yabancılar için çıkmadı. Dolayısıyla, birçok Doğulu ve ruhani perspektife karşın, toplumsal zihniyet ayrıştırıyor, sevdiklerimize özel anlamlar atfediyor, onların duygusal ihtiyaçlarına daha güçlü cevap veriyor. En önemlisi de, bu çalışmaya göre, romantizmin ve cinsel tekeşliliğin ötesinde, bir eş için gösterilen özverili şefkat, evlilikteki sevgide ve mutlulukta esas bir rol oynuyor.
Sevgi büyüsünü yöneten hormonların, genlerin ve kimyasal tepkimelerin olduğunu görmek birçok romantik için aşırı mekanik görünebilir. Genler ve beyin faaliyeti, sevginin ve romansın bazı unsurlarıdır sadece. İnsanlar yaratıcı ve zekidir, itkilerin bastırılmasını kolaylaştıran karmaşık düşünce ve davranışlarla meşgul olmaya imkân sunan çok geniş bir beyinzarı vardır, böylece eşini mutlu eden şeyi öğrenir, ilişkinin ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçları önüne koyar, belki de nihayetinde farkında olmadan herkes için en büyük iyiye faydası dokunur.
*Dr. University of California, Santa Barbara, Psikoloji Bölümü ve Beyin Bilimleri
Kaynakça
Acevedo, B. P., & Aron, A. (2009). Does a long-term relationship kill romantic love? Review of General Psychology, 13(1), 59–65.
Acevedo, B. P., Aron, A., Fisher, H. E., & Brown, L. L. (2012). Neural correlates of long-term intense romantic love. Social Cognitive and Affective Neuroscience, 7(2), 145–159. https://doi.org/10.1093/scan/nsq092
Acevedo, B. P., Poulin, M. J., Geher, G., Grafton, S., & Brown, L. L. (2019). The neural and genetic correlates of satisfying sexual activity in heterosexual pair-bonds. Brain and Behavior, 9(6), e01289. https://doi.org/10.1002/brb3.1289
Acevedo, B., Poulin, M., Brown, L. (2019). Beyond romance: Neural and genetic correlates of altruism in pair-bonds. Behavioral Neuroscience, 133(1), 18-31.
Acevedo, B. P., Poulin, M. J., Collins, N. L., & Brown, L. L. (2020). After the Honeymoon: Neural and genetic correlates of romantic love in newlywed marriages. Frontiers in Psychology, 11, 634. https://doi.org/10.3389/fpsyg.2020.00634
Aron, A., Fisher, H., Mashek, D. J., Strong, G., Li, H., & Brown, L. L. (2005). Reward, motivation, and emotion systems associated with early-stage intense romantic love. Journal of Neurophysiology, 94(1), 327–337. https://doi.org/10.1152/jn.00838.2004
Batson, C. D. (2011). What’s wrong with morality? Emotion Review, 3(3), 230–236.
Bowlby, J. (1982). Attachment (2. baskı). Attachment and loss: / John Bowlby; Vol. 1. Basic Books.
Branand, B., Mashek, D., & Aron, A. (2019). Pair-Bonding as Inclusion of Other in the Self: A Literature Review. Frontiers in Psychology, 10, 2399. https://doi.org/10.3389/fpsyg.2019.02399
Buss, D. M., & Barnes, M. (1986). Preferences in human mate selection. Journal of Personality and Social Psychology, 50(3), 559–570. https://doi.org/10.1037/0022-3514.50.3.559
Buffone, A. E. K., & Poulin, M. J. (2014). Empathy, target distress, and neurohormone genes interact to predict aggression for others-even without provocation. Personality & Social Psychology Bulletin, 40(11), 1406–1422. https://doi.org/10.1177/0146167214549320
Conroy-Beam, D., Goetz, C. D., & Buss, D. M. (2015). Chapter One – Why Do Humans Form Long-Term Mateships? An Evolutionary Game-Theoretic Model. In J. M. Olson & M. P. Zanna (Ed.), Advances in Experimental Social Psychology (51. cilt, ss. 1–39). Academic Press. https://doi.org/10.1016/bs.aesp.2014.11.001
Cuber, J., & Harroff, P. (1965). The Significant Americans: A Study of Sexual Behavior Among the Affluent (1. baskı). Century.
Fisher, H. E., Aron, A., & Brown, L. L. (2006). Romantic love: A mammalian brain system for mate choice. Philosophical Transactions of the Royal Society of London. Series B, Biological Sciences, 361(1476), 2173–2186. https://doi.org/10.1098/rstb.2006.1938
Gonzaga, G. C., Haselton, M. G., Smurda, J., Davies, M. s., & Poore, J. C. (2008). Love, desire, and the suppression of thoughts of romantic alternatives. Evolution and Human Behavior, 29(2), 119–126. https://doi.org/10.1016/j.evolhumbehav.2007.11.003
Halley, A. C., Boretsky, M., Puts, D. A., & Shriver, M. (2016). Self-reported sexual behavioral interests and polymorphisms in the dopamine receptor D4 (DRD4) exon III VNTR in heterosexual young adults. Archives of Sexual Behavior, 45(8), 2091–2100. https://doi.org/10.1007/s10508-015-0646-6.
Li, J., Zhao, Y., Li, R., Broster, L. S., Zhou, C., & Yang, S. (2015). Association of Oxytocin receptor gene (OXTR) rs53576 polymorphism with sociality: A Meta-Analysis. PloS One, 10(6). https://doi.org/10.1371/journal.pone.0131820
Maner, J. K., Gailliot, M. T., & Miller, S. L. (2009). The implicit cognition of relationship maintenance: Inattention to attractive alternatives. Journal of Experimental Social Psychology, 45(1), 174–179. https://doi.org/10.1016/j.jesp.2008.08.002
Miller, P. J. E., Niehuis, S., & Huston, T. L. (2006). Positive illusions in marital relationships: A 13-year longitudinal study. Personality and Social Psychology Bulletin, 32(12), 1579–1594. https://doi.org/10.1177/0146167206292691
Murray, S. L., & Holmes, J. G. (1997). A Leap of Faith? Positive Illusions in Romantic Relationships. Personality and Social Psychology Bulletin, 23(6), 586–604. https://doi.org/10.1177/0146167297236003
Murray, S. L., Holmes, J. G., & Griffin, D. W. (1996). The benefits of positive illusions: Idealization and the construction of satisfaction in close relationships. Journal of Personality and Social Psychology, 70(1), 79–98. https://doi.org/10.1037/0022-3514.70.1.79
O’Leary, K. D., Acevedo, B. P., Aron, A., Huddy, L., & Mashek, D. (2012). Is Long-Term Love More Than A Rare Phenomenon? If So, What Are Its Correlates? Social Psychological and Personality Science, 3(2), 241–249. https://doi.org/10.1177/1948550611417015
Preston, S. D. (2013). The origins of altruism in offspring care. Psychological Bulletin, 139(6), 1305–1341. https://doi.org/10.1037/a0031755
Walum, H., & Young, L. J. (2018). The neural mechanisms and circuitry of the pair bond. Nature Reviews. Neuroscience, 19(11), 643–654. https://doi.org/10.1038/s41583-018-0072-6
Xu, X., Aron, A., Brown, L., Cao, G., Feng, T., & Weng, X. (2011). Reward and motivation systems: A brain mapping study of early-stage intense romantic love in Chinese participants. Human Brain Mapping, 32(2), 249–257. https://doi.org/10.1002/hbm.21017.
Xu, X., Aron, A., Brown, L. L., Cao, G., Feng, T., and Weng, X. (2011). Reward and motivation systems: a brain mapping study of early-stage intense romantic love in Chinese participants. Hum. Brain Mapp. 32, 49–57. doi: 10.1002/hbm.21017.
Zak, P. J. (2013). The moral molecule: The source of love and prosperity. Dutton.