ARAP SÖZLÜKÇÜLÜĞÜNE GENEL BİR BAKIŞ
Yazar: Ali Benli
Dilin temel yapıtaşları sesler ve onların oluşturduğu sözcüklerdir. Tek başlarına bir anlama gelmeyen sesler, her dilin kendi iç düzeni içerisinde bir araya gelip anlamlı sözcükler oluşturur. İnsanın etrafını saran evren, kendi özvarlığı, iç dünyası, eylemleri, düşünceleri, hayalleri kısacası kuşatamayacağı kadar çok şey dilde bir sözcükle karşılık bulur. Zaman içinde sözcükler farklı anlam ve boyutlar kazanır ve iş daha karmaşık bir hâl alır. Sesin somut malzemelere çeşitli sembollerle kaydedilmesi yani yazının bulunmasıyla birlikte insanların bilmedikleri sözcüklere olan merakları daha artmıştır. İlk sözlük örnekleri Sümerlerin çivi yazılı kil tabletlerinde görülmüştür. Milattan önce üç binli yıllarda bir Sümerce-Akadca sözlüğün yazıldığı bilinmektedir. Çin, Hint ve Yunan uygarlıklarında da milattan önceye uzanan tarihlerde sözlükler yazılmıştır.
Sözlük yazımının tarih ve kapsamı açısından bakıldığında Arapçanın dünya dilleri arasında en fazla işlenmiş olanlarından biri olduğu görülebilir. On üç yüzyıllık uzun bir tarihe dayanan Arapça sözlük çalışmaları günümüze kadar binlerce ürün vermiştir. Sadece Murtezâ ez-Zebîdî’nin (ö. 1205/1790) yüz yirmi bin maddelik, kırk cildi bulan Tâcu’l-‘arûs adlı sözlüğünü incelemek bile bize bu geleneğin ne kadar kapsamlı ve derin olduğuna dair fikir verebilir.
Türkçede sözlük kelimesinin Arapçadaki karşılığı el-mu‘cem veya el-kâmûstur. Mu‘cem kapalılığın giderilen şey, kâmûs ise okyanus anlamına gelir. Sözlüklere okyanus ve deniz gibi isimlerin verilmesi eldeki dil malzemesinin genişliğinden kaynaklanmaktadır.
Arapça sözlük çalışmalarının başlamasında dinî ve sosyo-kültürel etkenler rol oynamıştır. Kur’ân-ı Kerîm’in ilk muhatapları olan ashâb-ı kiramdan bazıları, ondaki bazı sözcükleri anlamamış ve bunları araştırma yoluna gitmişlerdir. İbn Abbâs’tan (ö. 68/687-88) rivayet edildiğine göre Nâfi b. el-Ezrak kendisine gelip Kur’ân-ı Kerîm’de geçtiği hâlde anlamını bilmediği bazı sözcükleri ona sormuş, o da Arap şiiri ve atasözlerinden örneklerle bu sözcüklerin anlamını kendisine açıklamıştır. Bu sorular ve bunlara verilen cevaplar, garîbü’l-Kur’ân ilminin ve Arapça sözlük çalışmalarının nüvesini oluşturmuştur. İbn Abbâs’ın cevapları tefsir literatürü içerisinde sonraki nesillere aktarılmıştır.
İlk İslam fetihleriyle birlikte genişleyen coğrafyada Arap Yarımadası’ndan çıkan Müslümanların yayılarak yabancı toplumlar ile etkileşim hâline girmeleriyle dilde bozulmalar (lahn) görülmeye başlanmıştır. Bu durum Kur’ân-ı Kerîm’in okunmasına da yansımış ve bazı hataların yaygın bir şekilde yapıldığı fark edilince Arap yazısı ve diline dair çalışmalar ivme kazanmıştır. Hicri ikinci asırda âlimler dil saflığını muhafaza eden ve yabancı kültürlere uzak bölgelerde yaşayan bedevilere giderek bozulmamış dil malzemesini derleme çabası içerisine girmişlerdir. Bu dönemde derlenen dil malzemesi başta gramer ve lügat olmak üzere kısa bir sürede geniş bir literatüre ulaşacak olan dil ilimlerine temel oluşturmuştur. Derleme çalışmasının sözlük literatüründeki ilk ürünleri tematik sözlüklerdir. Haşereler, bitkiler, özellikle deve ve at gibi hayvanlar, doğa olayları, silahlar, yıldızlar, insan anatomisi gibi pek çok konuda bu tarz eserler yazılmıştır. Ebû Amr eş-Şeybânî’nin (ö. 231/845) arı ve bal, Ebu Zeyd el-Ensârî’nin (ö. 215/830) yağmur ve süt, Asma‘î’nin (ö. 216/831) haşerelerle ilgili sözlükleri bu tür eserlere örnek verilebilir.
Tematik sözlüklerin ortaya çıkışından sonra Arapçanın bütün kelimelerini kapsayacak genel sözlükler yazılmaya başlanmıştır. Bu tür sözlüklerin ilki Halil b. Ahmed el-Ferâhîdî’nin (ö. 175/791) Kitâbu’l-‘ayn’ıdır. Arap nazım usulü olan aruz ve imla konusunda orijinal katkıları bulunan Halil b. Ahmed’in II. (VIII.) yüzyılda kaleme aldığı bu eseri, şekil, içerik ve sistem bakımından dünya sözlükbilimi tarihinde önemli bir yere sahiptir. Sözlükte sözcük köklerini oluşturan sessiz harfler esas alınmıştır. Halil b. Ahmed, kök harflerinin yer değiştirmesiyle (kalb/anagram usulü) ortaya çıkan bütün sözcük ihtimallerini değerlendirmiştir. Mesela beteke kökünü ele aldığı yerde bu kök harflerinden türeyebilecek (tekebe, ketebe, tebeke vb.) ihtimalleri de değerlendirmiş ve anlamlı olanları kaydetmiştir. Yani kökü üç harfli olan sülâsî fiillerde altı, kökü dört harfli olan rubâî fiillerde yirmi dört formu gözden geçirmiştir. Bu sayede dilde bulunabilecek bütün kök olasılıklarına ulaşmayı amaçlamıştır. Kitâbu’l-‘ayn’ın diğer bir orijinal yönü, sözcük diziminde harflerin çıkış yerlerini (mahreç) esas almasıdır. En dipteki gırtlak seslerinden başlayıp dudak seslerine ulaşmıştır. Esere ‘ayn adının verilmesi de mahrece dayalı dizimde yer alan ilk harfin ‘ayn olması sebebiyledir. Mesela fe‘ale kelimesini arayan kişi bu kelimeye üç harf arasında en dipteki mahrece sahip olan ‘ayn harfinden bakmalıdır. Halîl b. Ahmed’in sözlük telif yöntemi bir gelenek hâline gelmiş, İbn Düreyd (ö. 321/933) el-Cemhere’sinde, Ebû Ali el-Kâlî (ö. 356/967) el-Bâri‘inde, Muhammed el-Ezherî (ö. 370/980) Tehzîbü’l-luga’sında ve İbn Sîde (ö. 458/1066) el-Muhkem’inde bu sistemi kullanmıştır.
Arapçada klasik sözlük yazımı usullerinden biri de sözcüklerin son harfinin temel alınmasıdır. Bu tür eserlerde sözcüğün son harfi bâb, ikinci harfi fasıl olarak belirlenir. Ketebe fiili, Bâ bâbının Tâ faslında bulunur. Bu sistemi ilk kez İsmail b. Hammâd el-Cevherî (ö. 400/1009’dan önce) es-Sıhâh fi’l-luga adlı sözlüğünde kullanmıştır. Yaklaşık kırk bin maddeden oluşan bu sözlükte Cevherî, sadece rivayet açısından belirlediği kriterleri taşıyan sözcükleri seçmiştir. Sözlükte kelimenin anlamlarını vermekle yetinmeyerek, bazen hangi sıklıkla kullanıldığına, taşıdığı farklı anlamlara, sarf ve nahiv konularına da temas etmiştir. Sıhâh, bütün bu özellikleriyle klasik dönemden itibaren yaygınlığa kavuşmuş ve ilim ehlinin temel başvuru kaynağı olmaya devam etmiştir. Sıhâh’ın Muhammed er-Râzî tarafından yapılan özeti Muhtâru’s-sıhâh klasik dönemden günümüze yaygın olarak kullanılan sözlükler arasında yer almıştır.
Fîrûzâbâdî’nin el-Kâmûsu’l-muhît’i, el-Cevherî’nin es-Sıhâh’ını tenkit ve ikmal amacıyla yazılmış bir sözlüktür. Eserini Cevherî’nin son harf sistemine göre yazan Fîrûzâbâdî, sözcük varlığını genişletmiş, Arapçaya diğer dillerden giren (müvelled) kelimeleri de sözlüğüne almıştır. Sözlük geniş kaynakçası ve kapsayıcılığı ile dikkat çekmektedir. Eserde yer isimlerinin, kabile adlarının açıklandığı da görülür. Muhammed el-Hüseyin ez-Zebîdî’nin (ö. 1205/1790), el-Kâmûsu’l-muhît üzerine yazdığı Tâcu’l-‘arûs adlı şerh yüz yirmi bin maddelik hacmiyle zamanımıza ulaştığı bilinen en büyük Arapça sözlük sayılmaktadır. Eserin son yapılan tahkikli neşirlerinden biri otuz yedi cilde ulaşmaktadır.
İbn Manzûr’un (ö. 711/1311), Lisânu’l-‘Arab’ı en kapsamlı Arapça sözlüklerden biridir. Bu sözlükte de kelimeler son harfe göre dizilmiştir. Ayet, hadis, şiir ve atasözleri geniş şekilde kullanılmıştır. Eserde sarf, nahiv, itikat, fıkıh, ahlak vb. konulara da temas edilmiştir. Edebiyat tarihine dair bilgiler verilmiştir. Bütün bunlar Lisânu’l-Arab’a kapsamlı bir ansiklopedi mahiyeti kazandırmaktadır.
Arap sözlük dizim usullerinden bir diğeri kelime köklerinin alfabetik sıraya göre dizilmesidir. Bu usulü klasik dönemlerde uygulayanlardan biri Cârullah ez-Zemahşerî’dir (ö. 538/1144). Zemahşerî, Esâsü’l-belâğa adlı sözlüğünde sözcükleri alfabetik olarak dizmiştir. Sözcüklerin gerçek anlamlarının yanında mecazi anlamlarına da temas etmesi bu sözlüğün önemli özelliklerinden biridir.
Modern dönemde yazılan Arapça sözlükler arasında en meşhur olanlar arasında Abdullah el-Bustânî’nin el-Muhît’i, Cübrân Mesûd’un er-Râid’i, Luvis Ma‘lûf el-Yesû’î’nin el-Müncid adlı sözlüğü, Kahire Arap Dil Kurumu tarafından hazırlanan el-Mu‘cemu’l-vasît, Ahmed Âyid vd. tarafından hazırlanan el-Mu‘cemu’l-Arabiyyü’l-esâsî sayılabilir.
Tek Dilli Arapça Elektronik Sözlükler
Günümüzde pek çok sözlüğün elektronik ortama aktarılması ve çevrimiçi sözlükler hazırlanması, sözlüklerde arama yapmayı daha hızlı ve kolay hâle getirmiştir. Ancak bu tür kaynaklarda bazı yazım ve hareke hatalarının matbu kaynaklara göre daha fazla olabileceği göz önünde bulundurulmalı, kesin tespitler yapmak için imkân varsa matbu sözlüklerin güvenilir baskılarına müracaat edilmelidir.
Çevrimiçi sözlükler arasında kelimelere dair farklı dönemlerden örnek metinler sunan Doha Tarihi Arapça Sözlüğü özellikle klasik Arapça metinleri okuyanlar için faydalı bir kaynaktır. (https://www.dohadictionary.org/)
Çevrimiçi kaynaklardan el-Me‘ânî (https://www.almaany.com/) adlı platform Arapça-Arapça arama yanında Arapça / İngilizce / Türkçe / Almanca / Fransızca / İspanyolca vd. dillerde arama imkânı vermekte ve kelimelerin kullanıldığı örnek cümleler sunmaktadır. el-Mektebetü’ş-şâmile adlı program klasik Arapça sözlükleri tarama imkânı verdiği gibi, internette de http://www.baheth.info/ gibi sitelerden temel Arapça sözlükleri taramak mümkündür. http://arabiclexicon.hawramani.com/ adlı sitede elli bir tane sözlüğün taranması mümkündür. Bunların yanında farklı Arap lehçelerindeki kelimelerin taranabileceği bir site: https://ar.mo3jam.com/ dikkat çekmektedir.
Arapça-Türkçe Sözlükler
Arapça-Türkçe ve Türkçe-Arapça iki dilli sözlüklerin yazımının uzun bir geçmişi vardır. Ne var ki bu literatürün büyük bir kısmı henüz yayımlanmamıştır. İbn Arabşâh’ın (ö. 854/1450) Tercümânu’l-mütercem bi-müntehe’l-ereb fî lugâti’t-Türk ve’l-‘Acem ve’l-‘Arab adlı Arapça-Türkçe-Farsça üç dilli sözlüğü ve Merkezzâde’nin (ö. 963/1556) el-Bâbûs fî tercemeti’l-Kâmûs henüz yayımlanmamış önemli sözlüklerimizdendir.
Kaşgarlı Mahmud’un (XI. yüzyıl) Dîvânu lugâti’t-Türk’ü Türkçe-Arapça sözlüklerin ilk örneği sayılabilir. Araştırmacıların erişebilecekleri matbu Türkçe-Arapça sözlüklerin en eskilerinden biri Muslihiddin el-Karahisârî’nin (ö. 968/1560) Ahterî-i Kebîr’idir. (https://www.ahterikebir.com/ sitesinde bu sözlük içinde çevrimiçi tarama yapılabilmektedir.)
Mehmed Vanî’nin (ö. 1000/1592) Vankulu Lugatı adıyla bilinen Cevherî’nin büyük sözlüğü es-Sıhâh’ın çevirisi niteliğindeki sözlüğü en geniş Arapça-Türkçe sözlüklerden biridir. Mütercim Âsım Efendi’nin (ö. 1236/1819) el-Okyanûsü’l-basît adlı sözlüğü Kâmûsü’l-muhît tercümesidir. (Bu iki sözlük Türkiye Yazma Eserler Kurumu tarafından yayımlanmış ve okuyuculara http://www.kamus.yek.gov.tr/ adresinde iki sözlüğü aynı anda çevrimiçi tarama olanağı sağlanmıştır.)
Arapça-Türkçe sözlükler arasında manzum olanları da dikkat çekmektedir. Arapça öğrenen çocuklara kelime hazinesi kazandırmak için telif edilen bu tür eserlerin ilk örneği Abdüllatif b. Melek’in (ö. 797/1334) Ferişteoğlu Lügatı’dır. Bunun yanında Bosnalı Muhammed er-Rûmî’nin Sübha-i Sıbyân’ı, Sümbülzâde Vehbî’nin (ö. 1224/1809) Nuhbe-i Vehbî’si Mütercim Âsım Efendi’nin Tuhfe-i Âsım’ı bu tür eserlerdendir. Bu manzumeler Arapça öğrenmeye başlayan öğrencilere ezberletilerek kısa sürede çok sayıda sözcük öğrenmeleri sağlanmıştır. Örneğin Bosnevî, Sübha-i Sıbyân adlı eserinde bir beyitte yedi kelime ve karşılığını vermiştir:
Resûl elçi ve peygamber, livâ sancak, ‘alem bayrak
Delîl ü hâdîdir rehber, verâ half, iktidâ uymak
Modern dönemde Türkiye’de yazılmış Arapça-Türkçe iki dilli sözlüklerden bazıları şunlardır: Arapça-Türkçe Yeni Kamus (Bekir Topaloğlu-Hayrettin Karaman, İstanbul, 1967); el-Mevârid: Arapça Türkçe Lugat (Mevlüt Sarı, İstanbul 1980), Arapça Türkçe Sözlük (Serdar Mutçalı, İstanbul 1995), Arapça Türkçe Yeni Sözlük (İlyas Karslı, İstanbul 2013), Arapça-Türkçe Sözlük (Kadir Güneş, İstanbul 2013), Türkçe-Arapça Sözlük (Emrullah İşler-İbrahim Özay, Ankara 2008).
Avrupa’da Arapça Sözlük Çalışmaları
Avrupa’da Arapça iki dilli sözlüklerin yazımı da eski tarihlere dayanır. Bunların en eskilerinden biri on ikinci yüzyılda yazılmış Glossarium Latino-arabicum adlı sözlüktür.1 Pedro de Alcalá 1505 tarihinde İspanyolca-Arapça bir sözlük kaleme almıştır.2 Georg Wilhelm Freytag’ın kaleme aldığı Lexicon Arabico-latinum isimli sözlük Avrupa’da yaygın olarak kullanılan bir sözlük hâline gelmiştir.3
Edward William Lane’nin sekiz ciltlik (ö. 1876) The Arabic-English Lexicon’u Fîrûzâbâdî’nin Kâmûsu’l-Muhît’i ve şerhi Tâcü’l-‘arûs’u temel alarak yazdığı önemli bir kaynaktır. http://www.tyndalearchive.com/TABS/Lane// adresinde sözlüğün madde başları başlık hâline getirilmiş ve arama kolaylığı sağlanmıştır. Hans Wehr’in Arapça-Almanca ve Arapça-İngilizce sözlüğü modern dönemde geniş kabul gören ve yaygın olarak kullanılan sözlüklerdendir.
Bunların yanında üç veya daha fazla dili içeren çok dilli sözlükler de kaleme alınmıştır. Bunun örneklerinden biri, Arapça-Farsça-İbranice-Keldanice-Süryanice-Samirice-Habeşçe dillerinde Edmund Castell tarafından 1669’da yazılan Lexion Heptaglotton’dur.4 Bu tür sözlüklerin bir diğer örneği, 1920’de Londra’da yayımlanan kelimelerin İngilizce-Arapça-Farsça-Türkçe-Ermenice-Kürtçe-Süryanice dillerindeki karşılıklarını veren Vocabularies adlı şu sözlüktür: (Bkz. https://archive.org/details/vocabulariesengl00grearich/page/n5)
Terim Sözlükleri
Günlük dilde kullanılan kelimeler, çeşitli ilim ve sanat dallarında yeni anlamlar kazanabilirler. Böyle bir anlam kazanan kelimelere terim veya ıstılah adı verilir. Arapçada terimleşmiş kelimelere dair sözlükler de kaleme alınmıştır. Bunların en önemlileri arasında Muhammed el-Harizmî’nin (ö. 387/997) Mefâtîhu’l-ulûm’u, Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin (ö. 810/1413) et-Ta‘rîfât’ı, Ebu’l-Bekâ el-Kefevî’nin (ö. 1094/1583) el-Külliyyât’ı ve Tehânevî’nin (ö. 1158/1745) Keşşâfu ıstılâhâti’l-fünûn adlı eseri sayılabilir.
Sözlük Kullanmak Neden Önemlidir?
İnsan çok güçlü bir hafızaya sahip olsa da engin bir denize benzeyen dilin bütün kelimeleri ve ayrıntılarını kuşatması elbette mümkün değildir. “Lügatte yiğitlik olmaz.” şeklindeki söz bu gerçeğin bir itirafı gibidir. Çünkü “Hâfıza-i beşerin nisyan ile malul” olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Özellikle malzemesi kelimeler olan yazma, okuma, öğrenme ve öğretme faaliyetiyle uğraşan ilim erbabı hiçbir zaman sözlüklerden müstağni kalmamalıdır. İlim tarihimiz sözlük ezberleyen, bir ders olarak hocadan sözlük okuyan, sözlüğünü hiç yanından ayırmayan, doğru telaffuz ve anlamın peşinde onlarca sözlüğe ve kaynağa müracaat eden ilim adamlarıyla doludur.
Arapça gibi genellikle sesli harfleri yazıda kullanılmayan bir dilde kelimeleri doğru okuyabilmek için mutlaka sözlüğe bakmak icap eder. Sözcük yapısı ile ilgili kalıpları bilsek bile, herhangi bir kurala bağlı olmayan tamamen kullanıma dayalı (semâî) sözcüklerin doğru okunuşlarını ancak sözlüğe müracaatla öğrenebiliriz. İsimlerin çoğulları, mastarlar, fiillerin muzârilik harflerinin harekeleri, birlikte kullanıldıkları edatlar, aynı anda iki farklı anlama gelen ezdâd kelimeler, eril (müzekker) gibi göründüğü hâlde dişil (müennes) sayılan kelimeleri bilmek sözlükler sayesinde mümkün olur.
Sözlük okumak kelime dağarcığını geliştirmenin en önemli yollarından biridir. Özellikle kök sıralamasına göre yazılmış sözlüklere bakan kişi o kökten türeyen diğer kelimelerle de o başlık altında karşılaşabilecektir. Ayrıca sözlüklerde kelimelerin etimolojisi ve tarih içerisinde geçirdiği gelişime dair bilgiler de bulunmaktadır. Bu bilgiler insanın kelimeleri daha iyi anlamasına ve onları içselleştirmesine imkân sağlamaktadır. Kelimelerin cümle içindeki kullanımlarının görülmesi de buna katkı sağlayan özelliklerdendir. Sözlükler, insana o dilin gramerine dair pek çok bilgi sunmaktadır. Özellikle kelime kalıpları, fiil çekimleri ve edatların kullanımı gibi konular düzenli sözlük kullanımıyla gelişecek ve zihinde yerleşecektir.
* Dr., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Kaynakça ve İleri Okuma Önerileri
Ahmet Arslan, “Arap Dilinde Sözlük Çalışmaları”, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1997, sayı: 3, s. 348-357.
Civelek, Yakup, Arap Sözlük Bilimi: Sözlükçülük-Sözlük Ekolleri ve Türleri, Çorum: Üniversite Yayınları, 2011.
Cüneyt Eren, “Arapça Alfabetik Sözlüklerin Tanıtımı”, Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 2009, cilt: IX, sayı: 1, s. 129-152.
Hüseyin Nassâr, el-Mu‘cemü’l-Arabî neş’etuhû ve tetavvuruh, Dâr Mısr li’t-tıbâ‘a, Kahire 1998.
İsmail Durmuş, “Sözlük”, TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/sozluk#1 (15.09.2019)
John A. Haywood, Arabic Lexiography: Its History And Its Place In The General History of Lexiography, Brill, Leiden 1966.
Soner Gündüzöz, “Arap Sözlük Bilimi ve Sözlük Çalışmaları”, İslam Medeniyetinde Dil İlimleri: Tarih ve Problemler, 2015, s. 23-77.