SEKÜLERİZMİN AVRUPA-MERKEZCİLİĞİ

  • Sabah Ülkesi - Cover
  • Lena Salaymeh*

    Sekülerizm Avrupa-merkezci bir ideolojidir çünkü evrenselci standartları modern Avrupa fikir ve uygulamalarına dayandırmaktadır.[1] Sekülerizmin Avrupa-merkezciliği, ideolojinin modern Avrupa’da ortaya çıkan iki kategori olan “seküler” ve “religion” (seküler olmayan) arasında yaptığı ayrımda açıkça görülmektedir.[2] Sekülerizm tarafsız, nesnel ya da üstün olmaktan ziyade öznel, önyargılı ve çoğu zaman sömürgecidir. Bu kısa yazıda, tarihselcilik, eleştirel sekülerizm çalışmaları ve sömürgesizleştirme teorisi perspektiflerinden sekülerizm hakkında bazı temel kavrayışları özetleyeceğim. Mevcut eleştirel çalışmaları sentezlerken amacım, hem akademisyenler hem de akademisyen olmayanlar arasında yaygın olarak yanlış anlaşılan sekülerizmin bazı yönlerini vurgulamaktır. Bu yanlış anlamalara dikkat çekerek, seküler ideolojinin Avrupa-merkezciliğinin tarihsel ve çağdaş gelenekleri nasıl gizlediğini aydınlatmayı umuyorum.

    Birincisi, sekülerizm modern bir ideolojidir. Sekülerizm insanlığın gelişim sürecinde bir aşama değildir; kaçınılmaz değildir. Bununla bağlantılı olarak, “modern” ve “modernite” bir statü ya da gelişmişlik düzeyini ima etmeyen tanımlayıcı terimlerdir; “modernite”, genellikle milattan sonra on altıncı yüzyılda başlamasıyla tarihlendirilen belirli bir zaman dilimine atıfta bulunan bir dönemselleştirme kategorisidir. Buna göre, modernite dünyanın farklı bölgelerinde farklı zamanlarda başlamamıştır.[3] Yani, modernite, özellikle seküler ideoloji veya kurumların yayılması veya kabulü açısından, ölçülemez. Sıklıkla sekülerizmle ilişkilendirdiğimiz ilgili bir kavram olan “seküler” de aynı şekilde modern döneme kadar yaygınlaşmamıştır. Sekülerizm ve “seküler” modern çağın ürünleri olduğundan, çoğu durumda, modern öncesi fikirleri veya kurumları seküler olarak nitelendirmek anakroniktir.

    İkincisi, sekülerizm değişken ve çeşitli bir ideoloji olduğu için, onun özgün bir versiyonu yoktur. Sekülerizmin bir özü yoktur; ifade edildiği yere ve döneme (modernite içinde) göre değişir. Sekülerizmin birçok çeşidi, “seküler olanı” “seküler olmayan”dan (religious) diyalojik olarak ayırma kaygısını paylaşmaktadır. “Seküler” ve “religious” arasında ayrım yapmaya odaklanmak, mutlaka özgürlük veya kurtuluşla sonuçlanmaz. Seküler bir toplum baskıcı, otoriter veya yabancı düşmanı olabileceği gibi ilerici, demokratik veya kapsayıcı da olabilir. Sekülerizm dünyada var olan şeydir, insanların “gerçek sekülerizm” olarak hayal ettikleri şey değil. Dolayısıyla, sekülerizm bir bağlamda diğerinden daha gerçekçi değildir. Benzer şekilde, örneğin bir birey hem seküler hem de Müslüman olabilir.

    Üçüncüsü, sekülerizm özünde Avrupalı olmasa da Avrupa-merkezci bir ideolojidir. Sekülerizm ideolojisi bir öze sahip olmaktan ziyade sosyal olarak inşa edilmiş, çeşitlilik gösteren ve değişen bir ideolojidir. Sonuç olarak, sekülerizmin Avrupa, Kuzey Amerika ve Batı dışı ifadelerinde farklılıklar vardır. Seküler ideoloji diğer ideolojiler veya geleneklerle kaynaşabilir. Örnek olarak, seküler mantıklar ve İslami hukuk geleneği bazı çağdaş hukuki meselelerde birleşmektedir; ben bu birleşmeyi seküler-İslamizasyon olarak adlandırdım.[4] Geniş ölçekte, sekülerizmin çeşitli ifadeleri Avrupa-merkezci mantıkları paylaşmaktadır. Özellikle sekülerizm, Avrupa-merkezci “seküler” ve “religion” kavramlarını önererek Avrupa değerlerini ve uygulamalarını teşvik etmektedir.

    Dördüncüsü, sekülerizm religion’a bir alternatif değildir; bilakis sekülerizm religious’u tanımlar. Seküler ideoloji “seküler” ve “seküler olmayan” sınıflandırmalarını inşa etmekte ve seküler olmayanı “religion” olarak etiketlemektedir. Dolayısıyla, “seküler” ve “seküler olmayan” (religion) tarafsız, nesnel veya tarih ötesi analitik kategoriler değildir; seküler ideoloji tarafından sınırları çizilen modern kavramlardır. Gelenek (zaman içinde gruplar tarafından paylaşılan fikir ve uygulamaların değişen bir dizgesi) ile religion (sekülarizm tarafından tanımlanan bir dizi özellik) arasında bir ayrım yapılmalıdır. “Gelenek” tarih ötesi bir kategori iken, “religion” modern, seküler bir kategoridir.

    Beşincisi, yerel ve tarihsel farklılıklarına rağmen sekülerizm –özellikle de devlet temelli ifadelerde– religion kavramı aracılığıyla Avrupa-merkezciliği teşvik etmektedir. Devletler ve toplumlar ırk ve toplumsal cinsiyete anlam verdiği gibi religion’a da anlam verir. Başka bir yerde, seküler ideolojinin religion kavramı içinde gelenekleri nasıl düzenlediğini açıklamak için bir “sekülerleşme üçgeni” önerdim. Sekülerleşme üçgeni, religion kavramının üç boyutu olduğunu açıklığa kavuşturan bir modeldir: inanç (şahsi inanç, bireysel hak ve özerk seçim); seküler olmayan (religious) hukuk (ilahi olarak buyurulan yasal kod); ve seküler olmayan (religious) gruplar (kamusal tehdit). Modern ulus-devletler seküler olmayanın bu üç boyutunu ifade ederken, Avrupa Hıristiyanlığından (özellikle Protestanlıktan) gelen fikirleri devlet hedefleri doğrultusunda değiştirirler. Sonuç olarak, bir devletin sekülerleşme üçgenini uygulaması, Hıristiyan olmayan gelenekleri religion hâline getirerek düzenler. Daha belirgin bir ifadeyle, religion kategorisi seküler olmayan gelenekleri Protestan Hıristiyanlığı taklit etmeye zorlar. Seküler devletler ve kurumlar, religion’ı kamusal alandan uzaklaştırmak yerine, religion kategorisini Avrupa-merkezciliği devam ettirecek şekilde üretmektedir.

    Altıncı olarak, modern seküler “religion” kurgusu geleneklerle karıştırılmamalıdır. Bazı akademisyenler “seküler” ve “religion” şeklindeki iki modern kategoriyi modern öncesi geleneklere yanlış uygulamaktadır. Bu yorumcular, modern religion kavramı ile modern öncesi geleneklerin belirli yönleri arasındaki benzerlikleri yanlış algılamaktadır. Örneğin, modern öncesi İslami kavramlar olan dünya ve din, “maddi” ve “manevi” ya da “fiziksel” ve “metafiziksel” olarak tercüme edilebilir. Dünya ve din terimleri arasındaki ilişki, “seküler olan” ve “seküler olmayan” (yani religion) terimleri arasındaki ilişkiye karşılık gelmez. Daha belirgin bir şekilde, Arapça din terimi alışkanlıkla yanlış çevrilmekte ve “religion” olarak yanlış anlaşılmaktadır. Din terimi, örneğin “gelenek” veya “hukuk” olarak kavramsallaştırılmalı ve tercüme edilmelidir; modern öncesi Arapça metinlerde aktarılan çoklu anlamlardan ikisi budur. Modern öncesi İslami kavramlar olan dünya ve dini “seküler” ve “religion” ile eşdeğer olarak yorumlamak, İslami geleneğin seküler bir tercümesidir (ya da çarpıtılmasıdır). “Seküler” veya “religion” kategorilerinin modern öncesi geleneklerde var olduğunu varsaymak anakroniktir.

    Yedinci olarak, sekülerizmin religion kurgusunun Avrupa-merkezciliği Judeofobi ve İslamofobiye yol açabilir. “Religion” kavramı Avrupa-merkezci fikirlere dayandığından, Avrupalı Hıristiyan pratikleriyle Avrupalı olmayan ve Hıristiyan olmayan pratiklere kıyasla daha uyumludur. Sonuç olarak, seküler olmayanı özel alana indirgemeye yönelik seküler hedef, Avrupalı Hıristiyanları ve post-Hıristiyanları avantajlı hâle getirirken, Hıristiyan olmayan geleneklerin takipçilerini dezavantajlı duruma düşürmektedir. Daha önceki çalışmalarımda seküler religion kavramı ile Hıristiyan olmayan iki gelenek (Yahudilik ve İslam) arasındaki çatışmaları incelemiştim. Sünnet, kurban kesimi, kıyafet ve cemaat binalarıyla ilgili tartışmalarda, seküler devletler sekülerizm ilkesi altında Hıristiyani olmayan uygulamaları kısıtlamakta ve hatta suç saymaktadır. Örneğin, seküler bir devlet erkek sünnetini bedensel bütünlüğün ihlali olarak sınıflandırdığında, beden hakkındaki Hıristiyan fikirlerini dayatmış olur. Buna karşılık, Yahudi ve İslam geleneklerinde erkek sünneti bedene zarar vermek değil, aksine onu mükemmelleştirmek anlamına gelmektedir. Hangi uygulamaların seküler olmayanı (religious) ya da kültürel, zorunlu ya da isteğe bağlı, etik ya da etik dışı olarak sınıflandırılması gerektiğini belirlemek için seküler hukuk ilkeleri kullanılmaktadır. Bu sınıflandırma süreci tarafsız değil, aksine Yahudilik ve İslam’a karşı önyargılıdır.

    Sekizincisi, Avrupalılar seküler ideolojiyi dünyanın diğer bölgelerine esas olarak sömürgecilik ve yeni sömürgecilik yoluyla yaymıştır. Sömürgeciler, sekülerleşmenin ilerlemenin anahtarı olduğu yalanını içeren bir uygarlaştırma misyonunu benimsediler. Buna ek olarak, sömürgeci yönetim “religion” kategorisini sömürgeci gücün bir aracı olarak kullandı. Sömürgeciler “seküler” ve “religion”un bilimsel ve evrensel kategoriler olduğunu iddia ettiler. Yerel koşullara bağlı olarak, sömürgeciler “religion” kavramını sömürgeleştirilmiş halkların yaşamlarını düzenlemek ya da onları bölmek ve fethetmek için kullandılar. Örneğin, İngiliz sömürgeciler Hinduizm kategorisini Hindistan’ın son derece çeşitlilik gösteren sömürge tebaası üzerinde tahakküm kurmayı kolaylaştıracak bir strateji olarak geliştirmişlerdir. Buna ek olarak, Müslümanların çoğunlukta olduğu bölgelerdeki İngiliz ve Fransız sömürge yönetimi, sömürgeleştirilmiş tebaayı genellikle mezhepsel ve ayrılıkçı gruplara ayırarak, belirli seküler olmayan (religious) yasalara uymalarını mecbur tutarak ve birleşmelerini engelleyerek kontrol etmiştir. Seküler olmayan (religious) mahkemeler ve seküler olmayan hukukun kodifikasyonu da dahil olmak üzere religion’un tanıtılması ve ön plana çıkarılması, sömürge karşıtı direnişi önlemeye yönelik sömürge stratejisinin önemli bir bileşeniydi.

    Dokuzuncusu, sekülerizm sömürgeciliğin bir bileşenidir. Sömürgecilik bir bölgenin sosyo-politik tahakkümü anlamına gelirken, sömürgecilik evrenselciliği benimseyerek sömürgeciliği (ve yeni-sömürgeciliği) meşrulaştıran bir düşünce tarzıdır. Sömürgeciler, sömürgeciliği meşrulaştıran uygarlaştırma misyonlarının bir parçası olarak sekülerizmi geliştirdiklerinden, sekülerizm sömürgeciliğin bir bileşenidir. Sömürgecilik, doğrudan sömürgeci kontrol altındaki bölgelerle sınırlı değildir çünkü sömürgeleştirilmiş insanlar da dahil olmak üzere insanların nasıl düşüneceğini şekillendiren bir epistemolojidir. Sömürgecilik seküler ideolojiye özel bir güç biçimi verir: Sömürgeleştirilmiş insanlar seküler ideolojiyi yeniden şekillendiremez veya dönüştüremezler çünkü sömürgecilik onları Avrupa-merkezciliğin evrenselcilik olduğuna ikna eder. Yani, sekülerizm sömürgeciliğin bir parçası olduğu için, sekülerizmin Avrupa dışında yayılması ve benimsenmesi sekülerizmin Avrupa-merkezci mantığını değiştirmemiştir. Buna göre hem sömürgeciler hem de sömürgeleştirilenler dünyayı sömürgeci “seküler” ve “religion” kavramları üzerinden algılamaktadır. Örneğin, sömürgecilik Arapça aslında “gelenek” anlamına gelen din terimini “religion”a dönüştürür. Sömürgecilik, religion kavramını ırk ve toplumsal cinsiyetle karşılaştırılabilir şekillerde bilgilendirir ve sınırlarını çizer.

    Sekülerizm ve religion üzerine yapılan son çalışmalar, seküler ideolojinin yaydığı birçok efsaneyi ifşa etmiştir (Aşağıda önerilen okumalara bakınız.). Bu çalışmalardan elde edilen görüşler, geçmişi ve bugünü anlamak için çok sayıda etkiye sahiptir. Bu yazıda, sekülerizm eleştirilerinin neden Batı karşıtı değil de Avrupa-merkezci ve sömürge karşıtı olduğunu açıklığa kavuşturmak için seküler ideolojinin Avrupa-merkezciliğini vurguladım. Mesele seküler ideolojiyle ilgili sorunun nerede başladığı (Avrupa) ya da kimin başlattığı (Avrupalılar) değil, daha ziyade nasıl sömürgecilikle iç içe geçtiği ve geçmeye devam ettiğidir.

     

    *Prof. Dr., École Pratique des Hautes Études.

    Tavsiye Okumalar:

    • Anidjar, Gil. “Secularism.” Critical Inquiry,33:1 (2006): 52-77.
    • Asad, Talal. Genealogies of Religion. Baltimore: Johns Hopkins University Press, 1993. [Dinin Soykütükleri, çev. Ayet Aram Tekin, İstanbul: Metis Yayınları, 2015.]
    • Asad, Talal. Secular Translations: Nation-state, Modern Self, and Calculative Reason. New York: Columbia University Press, 2018. [Seküler Çeviriler: Ulus-Devlet, Modern Benlik ve Hesapçı Akıl, çev. Ferit Burak Aydar, İstanbul: Vakıfbank Kültür Yayınları, 2020.]
    • Barton, Carlin A. ve Daniel Boyarin. Imagine No Religion: How Modern Abstractions Hide Ancient Realities. New York: Fordham University Press, 2016.
    • Batnitzky, Leora F. How Judaism Became A Religion: An Introduction to Modern Jewish Thought. Princeton: Princeton University Press, 2011.
    • Calhoun, Craig, Mark Juergensmeyer ve Jonathan VanAntwerpen. Rethinking Secularism. Oxford: Oxford University Press, 2011. [Laikliği Yeniden Düşünmek, çev. Menekşe Sözbilir vd., Ankara: Nika Yayınevi, 2017.]
    • Dubuisson, Daniel. The Western Construction of Religion: Myths, Knowledge, and Ideology. Baltimore: Johns Hopkins University Press, 2003.
    • Fitzgerald, Timothy. Discourse on Civility And Barbarity: A Critical History of Religion and Related Categories. Oxford: Oxford University Press, 2007.
    • Martin, Craig. A Critical Introduction to The Study of Religion. Londra: Routledge, 2017.
    • Masuzawa, Tomoko. The Invention of World Religions: or, How European Universalism Was Preserved in The Language of Pluralism. Chicago: University of Chicago Press, 2007.
    • Nongbri, Brent. Before Religion: A History of A Modern Concept. New Haven: Yale University Press, 2015.
    • Salaymeh, Lena. “Comparing Islamic and international laws of war: orthodoxy, ‘heresy,’ and secularization in the category of civilians.” American Journal of Comparative Law, 69, no. 1 (Mart 2021): 136–167.
    • Salaymeh, Lena. “Decolonial translation: destabilizing coloniality in secular translations of Islamic law.” Journal of Islamic Ethics 5 (2021): 250-77.
    • Salaymeh, Lena. “Traductions séculières de la tradition islamique: la conversion du droit islamique en ‘charia’ et normes.” Clio@Themis 20, (online) 2021.
    • Salaymeh, Lena ve Shai Lavi. “Religion is secularized tradition: Jewish and Muslim circumcisions in Germany.” Oxford Journal of Legal Studies 41, no. 2 (2021): 431-58.
    • Salaymeh, Lena and Shai Lavi. “Secularism.” New Approaches to Antisemitism, edited by Sol Goldberg, Scott Ury ve Kalman Weiser. Palgrave Critical Studies of Antisemitism and Racism, 257-71: Palgrave Macmillan, 2021.
    • Scott, David ve Charles Hirschkind, eds. Powers of The Secular Modern. Stanford: Stanford University Press, 2006.

     

    [1] Bu yazıda sadece Avrupa’ya atıfta bulunmama rağmen, Avustralya, Kanada, İsrail, Yeni Zelanda ve Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere Avrupalı yerleşimci-sömürgeci toplumlar da Avrupa merkezcilik biçimlerini benimsemektedir.

    [2] Editörün notu: Yazarın isteği üzerine, Batı dillerindeki “religion” kavramı Türkçede “din” şeklinde karşılanmadı. Makalenin de üzerinde durduğu bir konu olarak, yazar “din” kavramının “religion” için yanlış bir çeviri olduğunu ve bu nedenle kullanılmaması gerektiğini düşünmektedir. Yazarın tercihiyle “religion” ve “religious” kavramlarını ya olduğu gibi bıraktık ya da “seküler olmayan” şeklinde karşıladık.

    [3] Modern çağın Avrupa’nın belirli bir bölgesinde başladığı ve daha sonra dünyanın diğer bölgelerine yayıldığı iddiası sömürgeci bir varsayımdır.

    [4] Seküler İslamlaşma moderndir. Seküler İslamlaşma, İslami geleneğin sekülerizmi “ödünç aldığının” ya da ondan “etkilendiğinin” kanıtı değildir. “Ödünç alma” ya da “etkilenme” kavramları genellikle verimsiz ve yanlıştır; bu kavramlar genellikle daha güçlü bir toplumdan daha az güçlü bir topluma geçiş olarak tek taraflı bir şekilde anlaşılmaktadır. Aslında, Batı’nın Doğu’dan “ödünç aldığını” gösterme çabası entelektüel açıdan verimsizdir çünkü zayıf çerçevelemeyi değiştirmek yerine zayıf çerçevelemenin özüne yanıt verir. Kendi çalışmalarımda, ödünç alma ve etkileme kavramlarından kaçınarak, bütün toplumların önceden var olan, çağdaş uygulamaları ve fikirleri nasıl bütünleştirdiğini anlamak için alternatif bir model olarak sosyal ve yasal geri dönüşümü önerdim.