Dosya

Yazar: Abdullah Başaran* Alman filozof Hans-Georg Gadamer’in Goethe’nin Yaşamımdan: Şiir ve Hakikat’ine (Aus Meinem Leben: Dichtung und Wahrheit) yaptığı göndermeyle ilk olarak 1971’de “Hakikat ve Şiir” (Wahrheit und Dichtung) başlığıyla yayımlanan “Şiir Sanatının Hakikat Arayışına Katkısı Üzerine” (Über den Beitrag der Dichtkunst bei der Suche nach der Wahrheit) yazısı, şiir ve hakikatin bir karşıtlık içerisinde…

Yazar: Burhanettin Tatar* Şiir ve hakikat arasındaki ilişki sorununun nasıl ele alınacağı genelde tarihsel bir tercih meselesidir. Zira şiir ve hakikate dair tasavvurlar tarihsel olarak değişim hâlindedir. Bugün de neyin şiir olarak görülüp görülmeyeceği evrensel düzeyde belirlenebilir değildir. Kimileri için şiir olan bir şey, bir başkası için pekâlâ şiir olarak görülmeyebilir. Hakeza hakikat tasavvurları da…

Yazar: Ahmet Taşğın* Türkistan’ı Balkanlara coğrafya ve irfan olarak bağlayan Hacı Bektâş-ı Velî’dir. Horasan irfanının iki ana noktası işitme ve görme üzerine kuruludur. Buna göre önce işitip ardından da görme gerçekleşmektedir. Çünkü Hak Teâlâ insana yolu gösterip öğrettiğinde onu işitme ve görme sahibi kılmıştır. Bunun için de Hacı Bektâş-ı Velî’nin hayatını konu alan eser, öncelikli…

Yazar: Haşim Şahin* Hacı Bektâş-ı Velî’nin Anadolu’ya geldiği yıl olan 1240 senesinde Selçukluların yıkılış süreci de başlamış bulunuyordu. Vefâi şeyhi Baba İlyas Horasani’nin başlattığı, Baba İshak başta olmak üzere çok sayıda Türkmen dervişinin, Türkmen aşiretlerinin ve kötü vergi politikasından bunalan hatırı sayılır bir halk kesiminin katıldığı bu isyan, Selçuklular tarafından kanlı bir şekilde bastırılmış olsa…

Yazar: Mustafa Özçelik* Mutasavvıf şairler tarafından yazılan/söylenen dinî ve tasavvufi konulu/temalı şiirler, Anadolu şiir ve musiki muhitlerinde ve halk arasında hep “ilahi” olarak adlandırılır. Tarikat muhitlerinde ise bunlara “nutk-ı şerif”, “nefes” denilmektedir. Hangi terimle/isimle adlandırırsak adlandıralım bu eserlerin cami ve tekke musikisinde büyük bir öneme sahip olduğunu bilmekteyiz. Hatta onlara yönelik bu ilgi belli bir…

Yazar: Ekrem Demirli Bir menkıbede anlatıldığına göre, Yunus Emre seyrüsülûkunun gidişatından memnun kalmayarak tekkeden ve şeyhinden ayrılmayı kafasına koyar. Böyle bir karara niçin vardığını menkıbe bize söylemiyor, lakin işin gerçeğini kestirmek hiç de güç değil. İlk örneğini Yunus Peygamber’de gördüğümüz üzere, bazen mürit anlaşılmadık şekilde tereddütler veya gelgitler yaşayarak yola dair endişelere kapılır, bıkkınlık ve…

Yazar: Emanuele Coccia* Toplumlara ve devletlere sahip olmamızın ancak dil sahibi olmamızdan kaynaklandığını düşünürdük.1 Bu makale yazarın La Bien dans les choses kitabının İngilizce çevirisi için yazdığı giriş yazısının ufak miktarda kısaltılmış tercümesidir. Siyasi varlıklar olmamızın da ancak konuşabilmemiz sayesinde mümkün olduğunu. Eski Yunanların dilinde bir kişi ancak zoon logon echon olduğu için zoon politikon olur. Modern siyaset…

Yazar: Muhammed Bedirhan* Çoğunlukla monistik bir metafiziği benimseyen sufilerin çok-katmanlı bir kozmoloji tasavvurları vardır. Bu çok katmanlı yapı hem mutlak birlikten çokluğun zuhurunu açıklayan hem de latiften yani cisim olmayandan kesife yani yoğun ve cismani olan şeye geçişi mümkün kılan çeşitli ara-yüzlerden veya ıstılahi adıyla söyleyecek olursak berzahlardan oluşan bir ontoloji doktrini üzerine kurulmuştur. Bu…

Yazar: Emmanuel Alloa* Resim sanatının doğuşu, bir umutsuzluk eyleminin sonucudur der bize Büyük Plinius. Sikyon çömlekçisi Butades’in kızı, genç sevgilisinin ertesi gün savaşa gideceğini öğrenince, hatıratı nasıl muhafaza edeceğini farkında olmadan keşfetti, hatta o sevgili, cepheden hiç dönmese bile. Gece vakti, el ayak çekilince, gaz lambasındaki zayıf alevin zar zor aydınlattığı bir odada genç kadın,…

Yazar: Emrullah Yakut * “onu ben ne kadar buldum desem yok olur çünkü girilmez tarlasına ay kokusundan”1İsmet Özel, “Karoon” şiirinden. Biri klasik ve diğeri modern şiirin cevheri iki kavram: Mazmûn ve imge. Mazmûn tam da adına yakışır bir şekilde üzerindeki sır perdesini muhafaza etmeyi başarmış. Bulduğumuzu sandıkça onu yeniden kaybediyoruz. İmge ise hayal meyal bir…