Dosya


01 Ağustos 2017

Son dönemde “İslam nedir?” sorusu hem akademik hem de kamu önündeki tartışmalarda tekrar gündeme geldi. Bu soru yalnızca benim gibi Amerikalı bilim insanlarının değil, aynı zamanda teologların, entelektüellerin ve hükümet yetkililerinin de canını sıkıyor. Mesele, siyasal İslam’ın aşırı uç biçimlerinin yükselişiyle çok daha keskin bir hâl alırken, “İslam’ın neliği” sorunu, peygamberin Mekkeli sahabeleriyle Medineli Ensar…

28 Temmuz 2017

Resim İnsan kâinatla kurduğu ilişkiyi, görmenin süzgecinden geçirip görünmeye yansıtmaya başladığında görsel sanatlar doğmuş oldu. İlk kaya resimlerinden bugüne her resim, insanın toplumla, inanç ve düşünceleriyle kurduğu ilişkiyi dışa vurur. Her sanat biçiminde olduğu gibi resimde de ölümle kurulan bağ baş aktördür. İnsan ölmemek veya ölen şeyleri “canlı tutmak” için resim yapar. Daha doğrusu, kendini…

21 Temmuz 2017

Hakikate ulaşmayı amaçlayan insan mantıksal akıl ile duyusal ve duygusal boyutta form kazanan muhayyile aracılığıyla düşünür ve eyler. Bu süreçte mantıksal akıl bilimsel olandan, yani olgusal olandan metafizik olana veya dinî olandan dinî olmayana kadar pek çok meselede söz sahibi olmak ister yahut nesnellik iddiasında olduğu için meşru tek otorite gibi varlığından söz ettirir. Ancak…

14 Temmuz 2017

1. Metin [Text] ve Tekstil Avrupa dillerinde “metin” [text] ve tekstil, dokuma kelimeleri arasında büyük bir yakınlık vardır. Her ikisi de Latince “texere”, yani “dokumak” fiilinden türetilmiştir. Bu anlamıyla, metin yani tekst de bir dokumadır. Dinî araştırmalar yüzyıllardan beri özellikle yazılarla ilgilenmiştir; dinî pratiklerde ise her tür tekstil, sembol olarak veya ritüel nesnesi ve eşyası…

07 Temmuz 2017

Dijital çağ sayısız nimetleri kadar külfetlerini de beraberinde getirdi. Son 20 yılın icatları, peşine sıralanan hızlı teknolojik gelişmeler ve moda tabiriyle dijitalleşme, yepyeni tüketim, bağımlılık, kullanıcılık, aidiyet, kimlik, mahremiyet, güvenlik, ticaret, eğitim, öğrenme, etkileşim, etki, hatta güç tanımlarını dayatmaya başladı. Daha birini anlayamadan bir yenisi, daha birini tam öğrenemeden, ona ulaşamadan, albenisi daha yüksek başka…

01 Temmuz 2017

Uluhiyetten Rubûbiyete Arapça “resul” kelimesi, lügatte “elçi”, dinî ıstılahta ise “Allah’ın elçisi” manasına gelir. Bu takdirde hemen şu soru akla gelir: Allah niçin elçi gönderir? Bunun için Allah/âlem ve uluhiyet/rubûbiyet münasebetinin keşfiyle risaletin ontolojisini çıkarmaya ihtiyaç vardır. Arapçada aynı “‘-l-m” kökünden gelen ve harekesiz olarak aynı yazılan “‘alm-âlem-‘ılm” (varlık-dil-bilgi) kelimelerinin de gösterdiği gibi, bilgi varlığın…

01 Temmuz 2017

Batı İslam dünyasının yıldız isimlerinden biri olan Ahmed Zerruk hazretleri, “Cevap soruya göre değil, sorana göre verilir.” der. Bu ifade tek başına, özellikle sufilerin eğitim metotlarını göstermeye yeter. Bu aynı zamanda, insanın varlığı ve varoluşu anlama çabasında geçerli olan “tek bir açıklama” bulunduğu yerine, birbiriyle çelişmeyen “açıklamalar” bulunduğunu kabul etme anlamı da taşır. Sufiler varlığa…

09 Haziran 2017

İslam’ın uluhiyet, nübüvvet ve ahiret şeklindeki üç esasının, aslü’l-usûl, yani “bütün asılların dayandığı asıl” olarak tevhit ilkesiyle ifade edildiğini söyleyebiliriz. Ancak söz konusu ifadeyi daha da belirgin hâle getirdiğimizde, tevhidin uluhiyete karşılık geleceğini görürüz. Bu yönüyle tevhit, aynı zamanda mükellefin dinin asılları hakkında bilmesi gereken şeylerin ilkini teşkil eder. Peki tevhit bilgileri nelerdir ya da…

07 Haziran 2017

Yeni Platonculuk ifadesi, modernizmin Platoncu düşüncenin bu “yeni” biçiminde tam olarak ne gördüğünü gösteren modern bir terimdir. Bizzat Platon (M.Ö. 424/423-348/347) ve hemen ardından gelen takipçileri, yani erken dönem Platonculuk ile geç dönem Platonculuk arasında, 19. yüzyılda Platoncu geleneğin yeniden keşfi aracılığıyla yapılan ayrımdan beri Yeni Platonculuk Plotinus’a (M.S. 204-270) kadar geriye dayandırılarak tarihlenebilir hâle…

02 Haziran 2017

“Negatif teoloji” mutlağa dair selblerle [olumsuzlamalarla] konuşur. Mutlağın ne olduğunu değil, fakat ne veya nasıl olmadığını söyler. Mutlağın mutlaklığına dair mistik duruşun getirdiği bir yaklaşım geliştirmektedir: Mutlak Bir, ikiliğin her formunu aşıyorsa, her zaman bilen ve bilinen arasındaki bir ilişki olarak bilginin vasıtasıyla ona ulaşamayız. Fakat sadece unio mystica’daki [mistik birlikteki] farklılaşmamış birlik vasıtasıyla mutlağa…