Dosya


21 Nisan 2017

Hristiyan Tanrı anlayışı iki temel dogmaya dayanır. Bunlardan ilki; Tanrı’nın bir olduğu, diğeri ise; Mesih İsa’nın bir insan doğasında Tanrı ile birleşmiş olduğudur. Tanrı’nın mutlak birliğine yönelik ilk dogma Hristiyanlığa, sahip olduğu Yahudi mirasından ve Hristiyanlığın Yahudi kutsal kitaplarındaki kaynağından gelir. Bundan sıklıkla tektanrıcılık diye söz edilir ve bu, tüm İbrani dinlerde ortak olan, temel…

06 Nisan 2017

Bir ile çok veya birlik ile çokluk arasındaki bağıntının mahiyeti tarih boyunca düşünürleri meşgul etmiş olan çetin sorular içerir. Bunlar öyle sorulardır ki, akıl bunları cevaplamaksızın huzur bulamaz. Ancak aklın tam olarak bunların içinden çıkabilecek bir ehliyete sahip olup olmadığı da ayrı bir tartışma konusudur. Üstelik bu sorular insanın kendisini ve tecrübesini anlaması ve anlamlandırması…

06 Nisan 2017

Varlığın var olduğundan şüphe etmeyen ve bilginin imkânını varsayan filozof zümresinin kahir ekseriyetinin temel sorusu, varlığın kaynağına ve varolma keyfiyetindeki birliğin kökenine yönelikti. Friedrich Nietzsche’nin (ö. 1900) Yunan felsefesini yorumlarken söylediği şu söz bunu çok net bir biçimde anlatır: “Yunan felsefesi görünüşte anlamsız bir esinti ile ve şu sözle başlar: Su her şeyin ‘menşei’ ve…

07 Mart 2017

İbnülemin Mahmud Kemâl (İnal) (1871-1957), toplumsal hayatta çok hızlı ve büyük değişimlerin yaşandığı Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş devrinde yaşamış önemli mütefekkir-yazarlarımızın başında gelir. Son devir Osmanlı devlet adamları, şâirleri, musikişinâsları ve hattatları üzerine kaleme aldığı biyografileri ve tarih bilgisiyle tanınan İbnülemin, Osmanlı kültür hayatını bütün boyutlarıyla tanıtmayı kendine bir misyon ve dava olarak seçmiş, özellikle dergi…

03 Mart 2017

İnsanın benliğine değer vermek, insanın yaratıcısına değer vermekle eş değerdir, çünkü Allah insanı yaratmış, ona değer vermiş ve ona değer verilmesini beklemiştir. Pakistanlı millî şair Muhammed İkbal (1877-1938) “İslam’da Dinî Düşüncenin Yeniden İnşası” adlı eserinde baki “Ben” olarak nitelediği Allah’a ulaşmayı sağlayan fani bir “Ben” (insanın kendisi) tasarısı ortaya koymaktadır. Buna göre, insanın benliğine değer…

28 Şubat 2017

Tarih boyunca “İnsan nedir?” sorusuna ilim, felsefe, sanat ve din açısından sayısız cevaplar verilmiştir. İlmin yaptığı tanımlar insanın nesnel/kadavra yönüyle ilgilidir. Yani ilim, yaşayan insandan çok laboratuvarda maddesiyle yer alan insanı kendine hedef almıştır. Sanat ise insanı duygudan ibaret gördüğü için tek yönlüdür ve bu nedenle realitedeki insanı anlamak ve tanıtmakta eksiktir. Felsefe, ilim ve…

24 Şubat 2017

Avukatlar suç isnatlarına karşı savunmalarında deliliğe başvurarak nadiren başarılı olabiliyorlar: Yargılandığı suçu işlemiş olsa bile, davalının akli yetersizlik sebebiyle o suçtan sorumlu tutulamayacağı savunmasından bahsediyorum. Her ne kadar nadir görülse de suçluluk isnatlarına karşı akıl hastalığını savunma olarak kullanmak, bu durumun pratikteki önemiyle çok orantısız bir heyecanla karşılanıyor genelde. Amerikan başkanlarına suikast düzenleyenleri ya da…

21 Şubat 2017

Her toplumun yazılı ya da zımni yasaları vardır; fakat her toplumda o yasalara uymayanlar da vardır. Bundan dolayı bütün toplumlar bu yasalara uymayanlarla ne yapacakları sorusuyla karşı karşıya kalırlar. Suçlu olan ve ceza almayı hak edenleri ya da gelecekteki suçları ve diğerlerinin suçlarını engellemek için cezalandırılacak olanları belirlemek üzere adalet sistemlerimiz vardır bizim. Lakin her…

17 Şubat 2017

Günümüzde “şahsi sorumluluk” şüphe götürmez bir şekilde kabul görmektedir.2 Kişinin kendi sorumluluğunu üstlenmeye hazır olması onun girişimci, aktif, bağımsız ve özerk hareket edebilme isteğini ifade etmektedir. “Şahsi sorumluluk” ikna gücünü hem “insanın kendi suçu olan olgunlaşamama durumundan kurtuluşu” olarak açıklanan aydınlanmadan (Immanuel Kant), hem de devlet paternalizmi ve otoriter tahakküme yöneltilen radikal eleştiriden almaktadır. Bu…

14 Şubat 2017

Bu kısa makalenin en temel düşüncesi dinin, en azından İbrahimî dinler denen Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam’ın, bizi iki farklı biçimde sorumlu kılmasıdır: Kendi cemiyetimiz içindekilere karşı sorumluluklarımız ve kendi cemiyetimiz dışındakilere karşı sorumluluklarımız. “Sorumluluk” derken kastettiğim şey ahlaki sorumluluktur. Nasıl bir özgürlüğe sahip olduğumuz sorusundan ya da iradi eylemlerimizin Tanrı’nın iradesiyle uyumlu olup olmadığından bahsetmiyorum….