Dosya
Kudret Giray Küresel salgın (pandemi), adı üstünde şüphesiz dünyanın gelmiş geçmiş en geniş çaplı sağlık krizlerinden birisidir. Tıpkı Lizbon depremi (1755), din savaşları, Reformasyon, Aydınlanma, Fransız Devrimi, dünya savaşları, sömürgecilik, Büyük Buhran ve diğer birçok dönüm noktası gibi bazı hususiyetler taşımaktadır. Fiziksel ve mekânsal anlamda yıkıcı etkisi büyük olan hadiselerin kurucu metafizik özellikleri güçlü olabilmektedir….
Elif Sezer-Aydınlı* Jules Verne’in Arzın Merkezine Yolculuk romanındaki Profesör Lidenbrock karakteri üzerinden gelişen paradoksun iddiası şudur: İlk başta marjinal gibi görünen bir şeyi azimle kazmaya devam edersek odak noktamızı değiştirecek yeni bir çekirdekle karşılaşabiliriz. Matbaa öncesi İslami/Osmanlı yazın dünyasında boş sayfaların ya da sayfa kenarlarının kullanımı bu bakımdan Lidenbrock paradoksunu anımsatır. Başta fiziksel olarak…
Havva Yılmaz Mekânın, kavramlaşma süreci eski Yunan felsefesine kadar uzanır. Platon’dan önce Yunan felsefesinde mekânın mahiyeti doluluk-boşluk kavramları bağlamında tartışılır. Platon ise mekânı öncelikle oluş ve bozuluşun üzerinde gerçekleştiği yer (khora) olarak tanımlarken mutlak anlamdaki mekânı “geometrik yüzeylerle sınırlı olan maddenin yer kapladığı, ezelî ve evrensel kap (hipodokhe)” şeklinde tasvir eder.[1] Aristotales’in, ilk madde ile…
Abraham Olivier* “Mekân aracılığıyla felsefe” kavramına, yakın tarihli “The Place of Philosophy in Africa” (Afrika’da Felsefenin Mekânı) (2016) adlı makalemde değinmiştim. Bu makale kısmen, Bruce Janz’ın Philosophy in an African Place (2009) (Afrika Mekânında Felsefe) adlı kitabında tanıttığı “mekânında felsefe” kavramına bir yanıttı. Aşağıda, “mekân aracılığıyla felsefe” fikrini ve bunun felsefe pratiği üzerindeki etkilerini, Janz…
Ekrem Demirli “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım (dedi Allah); melekler, ‘Yeryüzünde bozgun çıkartacak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın’ dediler.” (Ayet-i Kerime) “Simurg bir gece Çin semasında uçarken kanadından bir tüy düştü, herkes onun güzelliğine hayran oldu, dünyadaki kavganın sebebi bu.” Feriddüdin Attar Tolstoy doğada bahar mevsimiyle birlikte yaşanan yenilenmeyi en ince ayrıntılarıyla…
Margaret Paxson* Diyelim ki aniden bir sosyal bilimci oldunuz ve barış üzerine çalışmak istiyorsunuz.[1] Yani, barışçıl bir toplumu neyin oluşturabileceğini anlamak istiyorsunuz. Diyelim ki yıllarca dünyanın çeşitli yerlerinde yaptığınız çalışmalarda etrafınız şiddet ve savaş tanıklıklarıyla çevrildi. İnsanlardan, dayakları, tutuklamaları, cinayetleri ve tecavüzleri dinlediniz; kaçırılmaları, yemeğinizi ya da hayatınızı sizden almak isteyen siyah maskeli adamları…
Muhammed Bedirhan* Gözlemleyebildiğimiz kadarıyla içinde yaşadığımız evren, sürekli bir devinim içinde ve yatışmaz bir yapıya sahiptir. Oluş ve bozuluşu yani sürekli değişim, devinim ve dönüşümü Ay-altı Âlem diye adlandırdığı düzeye özgü kabul etmekle beraber Ay feleğinin üstünde kalan âlemin sabit ve değişimden korunmuş olduğunu varsayan Aristocu kozmolojinin aksine modern kozmoloji, evreni bize şiddetin kol…
Selman Bayer Edebiyatın binlerce yıllık geleneğinde hep bir iftihar tablosu olmuştur. Farklı dönemlerde, farklı coğrafyalarda ön plana çıkan, özellikle işaret edilen ve takdir edilen birçok edebî eser tarihe geçmiştir. Modern dönemle beraber Dünya Edebiyatı kavramı çerçevesinde birçok değerli liste oluşturulmuş ve zaman içerisinde güncellenmiştir. Bu listelerde muhtelif ayrışmalar olsa da genelde müşterek eserlerin sayısı daha…
Metin İzeti* İnsan, fıtratı gereği bireysel olduğu kadar, sosyal yönü de olan bir varlıktır. İnsana ait bu iki cihetin tamamen birbirinden ayrı düşünülmesi mümkün değildir. Bu anlamda insanın toplumsal yönünü içeren birlikte yaşama ahlakı hangi din, mezhep, ırk ve inanç olursa olsun tüm farklılıklara saygılı olmayı ifade eder. Fıtrata dayalı farklılıkları, yaratılışın ulvi tezahürünün bir…
James L. Taylor* Son elli yıldan fazla bir süre boyunca, şiddet hususunda gittikçe artan karmaşık analizlerin sonunda, barış ve çatışma teorisyenlerinin gösterdiği üzere, çoğu çatışmanın ortaya çıkma sebebi kimliklerimizi tehdit eden ve bizi—gerekirse şiddet kullanarak— bu kimlikleri korumaya dürtükleyen zımnen veya doğrudan algılanmış bir aşağılamadır. Kimliğin maddi hususlardan çok daha mühim olduğunu belirten bu görüş…