Felsefe


01 Ekim 2014

Geçmişte olduğu gibi günümüzde de, nerede yaşarlarsa yaşasınlar –İslam diyarında veya dışında– Müslümanların büyük çoğunluğu öncelikle namaz ve diğer dinî ibadetlerin günlük uygulamasıyla meşguldürler. Hâlbuki bu medyanın dikkatinden kaçmaktadır. Bundan dolayıdır ki son peygamberin getirdiği din hakkında en yaygın imaj, geleneğin en dingin ve ahenkli merkezinden değil, en uç ve ürkütücü noktalarından gelmektedir. İntihar komandoları…

01 Ekim 2014

Ben, temel ilgi alanı İslam dünyasında felsefe olan bir düşünce tarihçisiyim. Bu nedenle, bana zaman zaman bu mevzunun günümüz Müslümanları ve gayrimüslimleriyle ilişkisi sorulur. Genelde dolambaçlı yolu seçer ve bu soruya cevap vermekten kaçınırım. Üzerinde çalıştığım felsefenin büyük bölümünün, klasik dönemde ya da oluşum döneminde (Hicri 3-6., Miladi 9-12. yüzyıllar arasında) yazıldığını ve çağdaş İslam’a…

01 Ekim 2014

İbnü’l-Arabi’yle Sahici Bir İlişki Kurmak Mümkün müdür? Çağdaş dünyanın en sihirli iki kelimesi “değişim” ve “ilerleme”. Modern insan her şeyin süratle ve sürekli değiştiğinden o kadar emindir ki, Eşari kelamcıların ve hatta sufilerin “Birbirine eşit iki an ve iki olgu yoktur.” şeklindeki inançları deneysel olarak doğrulanacak bir düzeye erişmiş gibi. Hayat değişiyor, üretim-tüketim araçları değişiyor,…

01 Temmuz 2014

Bir rivayette Hz. Peygamber’in, “Rabbim bana eşyanın hakikatlerini, nasılsalar öylece, göster.” diye dua ettiği belirtilir. Bu rivayet, Hz. Peygamber’in vefatından sonra Müslümanların vahiyle bildirilen hakikatleri evrensel bir zeminde kavrama çabasının en veciz ifadelerinden biridir. Zira Hz. Osman döneminin sonlarında başlayıp Hz. Ali’nin hilafetinde zirveye taşınan dinî, kültürel ve siyasî sorunlar Müslümanların önce insanla, ardından Tanrı’nın…

01 Temmuz 2014

Miladi 1111 yılında İran’da ölen Gazâlî, İbn Sînâ (öl. 1037)’nın bilimsel (wissenschaftlichen) fizik öğretileri ile ayrıntılı olarak meşgul olan, döneminin en etkili din adamlarından biriydi. Gazâlî, hiç kimsenin öğretisinin bir bütün olarak mahkum edilmemesi gerektiğini defaatle vurgular. Daha ziyade kişi, bir öğreti sisteminin doğruluğunu ya da yanlışlığını değerlendirmeye geçmeden önce ona aşinalık kesbetmelidir. Bunun dışında…

01 Temmuz 2014

Kartezyen felsefesinin kurucusu Rene Descartes bir ağaç istiaresiyle bilimler arası ilişkileri ve özellikle metafizik ile öteki bilimlerin irtibatını ortaya koyar: Bilimler bir ağacın unsurları gibi birbirine bağlıdır. Ağacın gövdesini fizik, dallarını öteki tikel bilimler teşkil ederken, ağacın gayesi olan meyvesi ise ahlak ilmine tekabül eder. Bu benzetme, farklı şekillerde felsefede ve tasavvufta aşina olduğumuz bir…

01 Nisan 2014

Geniş coğrafyası, uzun bir zaman diliminde teşekkül etmiş karmaşık kültürel yapısı ve etnik zenginliğiyle mukayese edildiğinde Hindistan, nadiren büyük düşünür yetiştirebilmiş bir İslam coğrafyasıdır. Bu kısırlığın akla gelebilecek sebepleri arasında İslam’ın merkezî karasından uzaklık, din bilimlerini anlamada ortaya çıkan “dil” sorunu kadar, geniş kıtanın –Muhammed İkbal’in eleştirilerinde de yer alan- “yorgunluğu” zikredilebilir. Coğrafyalar ile insanların…

01 Nisan 2014

1963 yılında Hint Edebiyatı isimli çalışması ile meşgul iken günlüğüne şunları yazar Cemil Meriç: Tanımıyoruz Hint’i. O ülkeye en büyük hükümdarını armağan eden Türk, Hint’i tanımıyor. Tanımıyoruz Hint’i. Ekber’e rağmen tanımıyoruz. …Elbiruni fikir hazinelerini taşımış Doğu’ya, Yunan felsefesiyle Himalaya bilgelerinin felsefesini karşılaştırmış, İslâm tasavvufuyla Hint tasavvufunu kaynaştırmış. Elbiruni’ye rağmen tanımıyoruz Hint’i. Tarihin bütün kör düğümlerini…

01 Nisan 2014

Her ne kadar Hindistan ve Avrupa arasındaki ilişki İskender öncesi döneme kadar götürülebilirse de, Batılı akademisyen ve düşünürlerin Hint kültürünün, dininin ve felsefesinin önemini kavrayabildikleri söylenemez. Ünlü İngiliz filozof John Locke (1632-1704) Hintli düşünürleri “bilmedikleri şeyler” hakkında konuştukları için küçümsemektedir. 18. yüzyılın ünlü İskoç deneyselci filozoflarından David Hume (1711-1776) Hindistan’daki düşünürleri “zavallı Hintli filozoflar” diye…

01 Ocak 2014

“Özgünlüğün” İslam düşüncesi açısından bir “mesele” olmasının tarihini, 19. yüzyılın ikinci yarısında ivme kazanan oryantalist çalışmalarla başlatabiliriz. Avrupa merkezli tarih yazımının yön verdiği oryantalist literatürün, İslam düşüncesinin neredeyse her açıdan taklit ve tekrardan ibaret olduğunu ispatlamak için seferberlik ilan ettiğini söylemek abartılı bir tespit olmayacaktır. Bu çerçevede fıkhın Yahudi ve Roma hukukuyla, kelamın Hristiyan teolojisiyle,…