Kültür-Sanat


16 Kasım 2020

Yazar: Semih Ceyhan* Hikmetü’l-işrâk u zevk-i aşk ile me’lûf idim Gelmemişdi dehre Eflâtûn ile Edhem henüz Hacı Reşid Paşa11 “Henüz Platon ve İbrahim Edhem hazretleri dünyaya gelmemiş iken, ben İşrâkîlerin felsefesi ile sufilerin aşk zevkini birleştirmiş idim.” Bk. Ayşe Söylemez, Reşîd Paşa Dîvân, yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2016, s. ……

14 Kasım 2020

Yazar: Turgay Şafak Sevginin şiddetli ve aşırı olma hâli olarak tanımlanan aşkın sözlüklerde sarmaşık anlamına gelen aşeka kelimesi ile aynı kökten olduğu kaydedilmiştir. Buna göre nasıl sarmaşığın sardığı ağacın suyunu emerek onu zayıflatması söz konusu ise aşırı sevgi ve muhabbet de âşığı sarartıp zayıflamasına yol açmaktadır. İslam edebiyatında ilahi-beşerî/mecazi-hakiki olarak iki farklı aşk olduğu farz…

06 Kasım 2020

Yazar: Selman Bayer Bizde “eve dönmek” Yahya Kemal’le başlar. Yahya Kemal I. Dünya Savaşı arifesinde Fransa’dan döner ve tarihteki Türklüğün tezahürüne yoğunlaşır. Bu dönem sadece yeni Türk şiirine değil, o şiirle sınırlarını çizmeye çalıştığı vatan, millet, tarih kavramlarının yeniden yoğrulduğu dönemdir. Tam da bu sebeple Tanpınar onu “eve dönen adam” olarak tavsif eder. Yahya Kemal…

24 Ağustos 2020

Yazar: Mehmet Erken Hattat Hâmid Aytaç, Cumhuriyet Döneminin tartışmasız en önemli hattatlarından bir tanesi.11 Yazının ortaya çıkmasında katkıları olan İbrahim Ethem Gören ve Sadullah Yıldız’a teşekkürlerimle. Türkiye ve dünyada pek çok camide, anıtta ve koleksiyonda yazıları mevcut. Hâmid’in ünü, hayatında dahi tüm dünyaya yayılmış22 Hayatına dair erken denebilecek örneklerden birisi için İbnülemin’in Son Hattatlar (s.119-124)…

24 Ağustos 2020

Yazar: Ali Qleibo* Kudüs, dünya üzerindeki tüm Müslümanlar, özellikle de sufiler için büyük bir çekim merkezi. Özellikle hac yolculuklarında sufiler, Kudüs’teki uzun süreli misafirlikleri sırasında etnik kökenleriyle bağlantılı zaviye ya da ribâtlara kabul edildiler, ağırlandılar ve manevi eğitim gördüler. Hem konaklanan hem de manevi eğitim verilen zaviyeler, ribâtlar ve tekkeler çeşitli Sufi ekollerin ve itikadi…

24 Ağustos 2020

Yazar: Semih Ceyhan* II. Meşrutiyet (1908) sonrası sufi çevrelerde, siyasi gidişata ve Osmanlı modernleşmesinin seyrine paralel biçimde yeni kurumsallaşma türleriyle karşılaşırız: Tekke ehlinin tekke dışında tesis ettikleri cemiyetler (Cem’iyyet-i Sûfiyye, Cem’iyyet-i İttihâdiyye-i Sûfiyye) ve dergiler (Cerîde-i Sûfiyye, Tasavvuf, Muhibbân). Devrin şeyhülislamı Musa Kâzım Efendi’nin (1858-1920) riyasetinde 1911’de temelleri atılan Cemiyet-i Sûfiyye, cemiyetin haftalık yayın organı…

24 Ağustos 2020

Yazar: Selman Bayer Dünya Edebiyatı deyince hemen herkesin aklına aynı şey gelir: İnsanoğlun en görkemli hikâyelerinin seçkin bir derlemesi. İnsanın zaman ve mekân içinde yaşayıp kaydettiği, tahayyül edip anlattığı aşkın, öfkenin, hasretin, itibarın, çöküşün, ayrılışın, ölümün; hülasa insana dair bütün hikâyelerin yer aldığı müstesna bir külliyat. Hiçbir zaman, hiçbir yerde bütün ciltleriyle bir arada bulunamayan…

24 Ağustos 2020

Yazar: M.Hakan Alvan Coğrafyamızda bin yıldır varlığını devam ettiren milletimizin dindarlık anlayışı; “mükellefiyet” ve “muhabbet” kavramlarıyla özetlenebilir. Mükellefiyetleri öğrendiğimiz merci, Allah Resulü’nün (s.a.v.) ilmine vâris olan âlimler, muhabbeti öğrendiğimiz merci ise Allah Resulü’nün (sav) aşkına vâris olan âşıklar ve ariflerdir. Medeniyetimizde âlim ve arif sıfatlarını bir arada bulundurmak kemalin işareti kabul edilir. Tarihimizde bu kemali…

03 Haziran 2020

Yazar: Asım Gültekin Bilinç” kelimesi ne zaman doğdu? Bilmek kelimesinden türetilen “bilinç” kelimesi uydurma bir kelime. 1942 yılında Türk Dil Kurumunun Felsefe ve Gramer Terimleri Sözlüğü ile teklif edilmiş. “Bilinç” için önceden başka kelimeler bulunmuş ama onlar tutmamış. Mesela Türk Dil Kurumu Ruh ve Felsefe Terimleri kolu tarafından 1936 yılında hazırlanan bir bültende şuur kelimesi…

03 Haziran 2020

Yazar: Selman Bayer Sanatın gündelik ya da kuramsal anlamda siyasi tutumunun ne olduğu epeydir tartışılan bir mevzudur. Dünyadaki örnekleri kadar nitelikli olmasa da Türkiye entelektüel kamuoyu da bu tartışmaya bir şekilde iştirak etmiştir. Elbette her zamanki gibi özbeöz Türk usulüyle. Son zamanların güncel ama sığ tartışmalarında sıklıkla tesadüf ettiğimiz bu tutumun özeti basit ama yanlış…