Kültür-Sanat

Hayat Kesiti Floransa doğumlu (1908) Titus Burckhardt, Alman asıllı bir İsviçrelidir. Basel’li âilesi ve çevresi aristokrat ve sanatçı kimselerden müteşekkildi. Şöyle ki babası Carl Burckhardt tanınmış bir heykeltraş, amcası Jacop Burckhardt ise eserleri çeşitli dillere çevrilmiş olan -Türkçe de bunlardandır- 1900’lerin ünlü sanat tarihçilerinden biridir. Burckhardt ilk öğrencilik yıllarını Basel’de, Gelenekselci ekolün kurucularından Frithjof Schoun’la…

Şeyh-i Ekber Futûhât’ında şöyle der: ‘‘Bil ki! Berzah, iki durumu ayıran ve hiҫbir zaman uҫ olmayan bir şeydir. Örnek olarak, gölge ve güneşi ayıran ҫizgiyi verebiliriz… Berzah, bilinen-bilinmeyen, var olan-olmayan, olumlanan-olumsuzlanan, akledilir olan-olmayan şeyler arasında bir durum olduğu iҫin berzah diye isimlendirildi. Çünkü onu algıladığında şayet akıllı isen varolan bir şeyi algıladığını bilirsin. Gözün onun…

Rönesans, kilise tahakkümünden ve engizisyonlardan bunalan Avrupalının teokratik mutlakıyet karşısında yaktığı aklın ışığını keşfetmişti; ancak Aydınlanma ile birlikte belki zamanından önce ilan edildi aklın mutlak zaferi. Kilisenin zulmünden henüz kurtulmakta ve uyanmakta olan Avrupalı, daha ne olup bittiğini tam manasıyla anlamadan tamamen rasyonel ve dindışı bir alana sürükleniyordu. Tefekkür mabedini inisiyatiflerine alan Aydınlanmacılar, kiliseye ve…

Alman Çeşmesi Dersaadet’in kalbi Sultanahmet Meydanı’nda 1900 yılında inşa edilerek 1901’de Alman yetkililerin de katılımıyla açılışı yapılan, farklı mimarisiyle gözleri üzerine çeken bir meydan çeşmesidir. Yakın tarihimiz açısından, bir dünya savaşında müttefikliğe varan süreçte Osmanlı-Alman ilişkileri açısından son derece önemli bir dönemin simgesidir aynı zamanda. Alman İmparatoru II. Wilhelm’in Osmanlı topraklarına gerçekleştirdiği ziyaretlerin ikincisinde Sultan…

Su, sonsuzdur; canlı yaşamı suyun etrafında gelişmiş, medeniyet su ile doğmuştur. Ayrıca su yeryüzünün her noktasını yağmurlar yağıp tufan geldiğinde kaplar. Tufanda, fırtınalar kopacaktır. Gücü olmayan boğulacak, yaşayacak yer ve gıda azalacaktır… Dört dalda Oscar adayı olan Beasts of The Southern Wild filminde dünyanın sonu gelmiş gibi bir korku sarmıştır insanları, Misisipi’de. Kaçanlar uzaklaşır, gerçek…

Sultan III. Selim Prusya Kralı’na hitaben yazdığı mektupta, Berlin’e gönderdiği ilk daimi elçisini şöyle tanıtıyor: “ ..mârifetleri tecrübeyle sâbit, mertliğiyle mâruf, dürüst ve asîl insanların medâr-ı iftiharı, övülmeye lâyık ve Allah’ın lûtf-u inâyetiyle fazîletli Ali Aziz Efendi’yi.. gerekli yetki ve ödevlerle yüceltmiş bulunmaktayız.” Mektub muhattabına verilmiştir. Daimi elçi emrindekilerle birlikte iş başındadır ve maksad hasıl…

Trajedi neden hep ‘‘sevimli’’ gelir izleyicilerine? Özellikle de seyirci olunan/kalınan bir dehanın trajedisiyse. Sadece tiyatro sahnesindeyken değil, dekor hayatken de. Aristo haklı mıdır tiyatronun seyirciler üzerindeki arındırıcı (katarsis edici) etkisi hususunda? Belki de… Başkalarının ızdırabı hep çekicidir, izleyen ızdıraptan yeterince uzakken, emniyetteyken. Acımak bizi yüceltir adeta, bizi, yani ham ervahı. Acınacak birilerinin olması çevremizde daima…

Goethe’nin bütün eserleri arasında Faust, bir katedralin gotik kulesi gibi yükselir. Bu şaheserin ana fikrini aşk teşkil eder. Goethe üç farklı aşk anlayışını mevzubahis eder eserinde ve kahramanı Faust’a bu üç aşkı yaşatır. Mephisto’nun bütün gayreti aşkı sırf şehvet seviyesine düşürmek, aşkın ilahî tarafının görülmesine mani olmaktır. Oysa Faust, süfli şehvet aşkından, dünyevî aşka ve…

Alman Romantizmi denince bugün akla ilk gelen isimler kuşkusuz Schlegel Kardeşler’dir; romantik Alman zihnine bir “tapınak” inşa edip orada bir yeni “din” suretinde tecelli edecek olan bu akımın ritüellerini, ilkelerini inşa eden ve iflah olmaz bir şekilde bu “rüya”yı görmeye devam eden coşkulu gençler: Friedrich ve August Wilhelm Schlegel. Ünlü Alman şairi Wieland’ın tanımıyla “gözü…

Edebiyat tarihi araştırmalarında tekrarlanan bilgilere göre 18. yüzyılda Almanya’da klasisizme tepki olarak doğan romantizm akımı, ortaya çıktığı tarihten kısa bir süre sonra Mme de Stael aracılığıyla Fransız edebiyatına da geçmiş ve Fransız toplumunun millî karakterini biçimlendirecek kadar etkin bir gelişim süreci göstermiştir. Bununla beraber romantizmin “sanat, sanat içindir” görüşünü benimseyen kanadı zaman içinde parnasizm, sembolizm…