Sayı 41
İman ve Akıl 80 yıl önce, I. Dünya Savaşı’nın bitmesinin üzerinden henüz çok uzun süre geçmemişken, dinin geleceği tartışılıyordu. “1914-1918 yılları arasında, Avrupa’daki acı çatışmanın dehşetinin ardından nasıl olurdu da merhametli ve bağışlayıcı bir Tanrı’ya olan inanç makul bir şekilde muhafaza edilebilirdi?” İkbal [bu soruya] öncelikli olarak Müslümanlar için düşünülmüş, ama sadece onlara yönelik olmayan,…
Romantizm özü itibariyle geçmişte yekpare ve mükemmel bir ana duyulan özlemin etkisiyle, o anı çağrıştıran veya temsil eden “şey”lere yüklenen anlamlardan, anlamlandırmalardan müteşekkil bir dil, bir duyuş ve bir tavır olarak tanımlanabilir. Bu tavrı ayakta tutan sütunlardan biri geçmişe özlem (nostalji) ise diğeri de o özlemden dolan boşluğu doldurmak ihtiyacıyla tutunulan anlamlandırma yöntemidir. Bu anlamlandırma…
Spike Jonze’un son filmini (Her) seyretmeye başlar başlamaz, “Yine geleceğe dair bir kurgu!” diye geçirdim içimden. Ve Amerikan sinema endüstrisinin neredeyse başlangıcından bu yana “ürettiği”, geleceği öngören (ya da öngörmeye çalışan) onlarca film geliverdi aklıma. Çok uzun süredir, hemen her yıl Amerikalı yönetmenler/senaristler gelecekte “işlerin” nasıl olacağına dair onlarca, belki yüzlerce film çekiyordu/yazıyordu ve (Cüneyt…
Samimiyetiyle bizi etkileyen çok fazla insan çıkmaz karşımıza. Pek sık olmaz bu. Olduğunda, çoğu zaman bu samimiyeti küçümseriz, bir zaaf ya da zayıflık olarak değerlendiririz. İnsanların, büyük (ruhlu) insanların beklentilerimize uygun hareket etmesini isteriz. Gözümüzde büyüttüğümüz yeteneklerinin, onlarla karşılaştıktan sonra gözümüze daha da büyük görünmesini, bizi “ezmesini” bekleriz. Melahat Özlük samimiyetiyle, tevazusuyla insanı derinden etkileyen…
Google’da “Modern İslam Sanatı” diye bir arama yapıldığında ortaya çok ilginç sonuçlar çıkıyor. Modern sanat müzelerinden birisi, bünyesinde bulunan İslam sanatı koleksiyonu hakkında şöyle diyor: Ortadoğulu sanatçılar “İslam sanatına dair pek fazla yeni icatta bulunmuyorlar, onu başka bir amaç için kullanmak üzere değiştiriyorlar; böylece İslami sanat açıkça, himaye ve işlevselliğin kısıtlamalarından özgürleşmiş bir kişisel ifade…
Değerlerimizin çoğunda olduğu gibi, inançlarımızın yön verdiği geleneksel sanatlarımızın da kadim dönemlerde yansıttığı derinlikten uzaklaşarak büyük bir mahiyet değişikliğine uğradığı ve tüketim nesnesi olmaya başladığı söylenebilir. Bu meyanda, klasik sanatlarımızın sahip olduğu derinliği koruyarak, kendi çağına özgü renklerle günümüzde de varlığını sürdürülebilmesi için, ardındaki tasavvuru anlamaya çalışmakta fayda bulunmaktadır. İlk çağlardan itibaren insanoğlu duygu, düşünce…
Bilenler biliyor, bilmeyenler de Sabah Ülkesi’nin Temmuz 2014 sayısında okumuşlardır: kültür ve edebiyat dünyasına adım atarak, güzeli ve doğruyu yazarak yayma eyleminde olmak isteyen, sonradan Almanya’daki Türk edebiyatına katkıları olan bazı şahıslara şair Cahit Zarifoğlu’nun doğrudan yazdığı mektupların, şahsi teşvik ve desteğinin somut birer göstergesi olduğu mâlum. Almanya’daki Türkçe edebiyat ortamında eksikliği son yıllarda daha…
Türkiye’deki İslamcılık düşüncesinin fikren ve amelen en somutlaşmış hâli kimdir? diye sorulsa akla gelecek ilk isim kuşkusuz Mehmet Akif Ersoy’dur. İstiklal Marşı’nın yazarı olduğundan “milli şair” olarak vasıflandırılan Akif’in asıl sıfatı “İslam şairi” olarak bilinir. Bunun nedeni şiirlerinde ele aldığı bütün konuları İslam dairesinde ele almış olması kadar İslam’ı bir hayat düsturu olarak ömrünün sonuna…
Gün batımı ile şafak arasında sivrilir kötülüğün dişleri bozarak ahengini gülüşün. Ağır ağır bozar sütü kovanın içindeki sinek. Akrebin soframızda yürüyüşü ne çirkin! Bir ağız düşün inci gibi dişler yan yana parıldıyor. Varlıklarını birbirlerine borçlular. Bir diş eksilse içlerinden, bir kara delik açılsa, biliyorlar düşecekler kuyuya bir bir. Kalenin düşmemesi için tek bir tuğla düşmemeli…