Sayı 69
Yazar: Asım Cüneyd Köksal* İslam düşüncesinde değerler tartışması “hüsn ve kubh” başlıkları altında ele alınmıştır. Hüsn ve kubh terimleri hem etik hem de estetik boyutu birlikte içeren kapsamlı terimlerdir. Bu itibarla yerine göre “iyilik-kötülük”, yerine göre de “güzellik-çirkinlik” şeklinde tercüme edilmelidir. Bu terimlerin kelam ve fıkıh usulü ilimlerini ilgilendiren anlamını; 1) insan fiillerinin şeri bildirimden…
Yazar: Ekrem Demirli Bir menkıbede anlatıldığına göre, Yunus Emre seyrüsülûkunun gidişatından memnun kalmayarak tekkeden ve şeyhinden ayrılmayı kafasına koyar. Böyle bir karara niçin vardığını menkıbe bize söylemiyor, lakin işin gerçeğini kestirmek hiç de güç değil. İlk örneğini Yunus Peygamber’de gördüğümüz üzere, bazen mürit anlaşılmadık şekilde tereddütler veya gelgitler yaşayarak yola dair endişelere kapılır, bıkkınlık ve…
Yazar: Mustafa Özçelik* Mutasavvıf şairler tarafından yazılan/söylenen dinî ve tasavvufi konulu/temalı şiirler, Anadolu şiir ve musiki muhitlerinde ve halk arasında hep “ilahi” olarak adlandırılır. Tarikat muhitlerinde ise bunlara “nutk-ı şerif”, “nefes” denilmektedir. Hangi terimle/isimle adlandırırsak adlandıralım bu eserlerin cami ve tekke musikisinde büyük bir öneme sahip olduğunu bilmekteyiz. Hatta onlara yönelik bu ilgi belli bir…
Yazar: Haşim Şahin* Hacı Bektâş-ı Velî’nin Anadolu’ya geldiği yıl olan 1240 senesinde Selçukluların yıkılış süreci de başlamış bulunuyordu. Vefâi şeyhi Baba İlyas Horasani’nin başlattığı, Baba İshak başta olmak üzere çok sayıda Türkmen dervişinin, Türkmen aşiretlerinin ve kötü vergi politikasından bunalan hatırı sayılır bir halk kesiminin katıldığı bu isyan, Selçuklular tarafından kanlı bir şekilde bastırılmış olsa…
Yazar: Ahmet Taşğın* Türkistan’ı Balkanlara coğrafya ve irfan olarak bağlayan Hacı Bektâş-ı Velî’dir. Horasan irfanının iki ana noktası işitme ve görme üzerine kuruludur. Buna göre önce işitip ardından da görme gerçekleşmektedir. Çünkü Hak Teâlâ insana yolu gösterip öğrettiğinde onu işitme ve görme sahibi kılmıştır. Bunun için de Hacı Bektâş-ı Velî’nin hayatını konu alan eser, öncelikli…
Yazar: Burhanettin Tatar* Şiir ve hakikat arasındaki ilişki sorununun nasıl ele alınacağı genelde tarihsel bir tercih meselesidir. Zira şiir ve hakikate dair tasavvurlar tarihsel olarak değişim hâlindedir. Bugün de neyin şiir olarak görülüp görülmeyeceği evrensel düzeyde belirlenebilir değildir. Kimileri için şiir olan bir şey, bir başkası için pekâlâ şiir olarak görülmeyebilir. Hakeza hakikat tasavvurları da…
Yazar: Abdullah Başaran* Alman filozof Hans-Georg Gadamer’in Goethe’nin Yaşamımdan: Şiir ve Hakikat’ine (Aus Meinem Leben: Dichtung und Wahrheit) yaptığı göndermeyle ilk olarak 1971’de “Hakikat ve Şiir” (Wahrheit und Dichtung) başlığıyla yayımlanan “Şiir Sanatının Hakikat Arayışına Katkısı Üzerine” (Über den Beitrag der Dichtkunst bei der Suche nach der Wahrheit) yazısı, şiir ve hakikatin bir karşıtlık içerisinde…
Yazar: Yalçın Çetinkaya Yunus Emre’nin şiirlerini yüzyıllardır hafızalara kazıyan, hayatın içerisine bu denli yerleştiren, dillerde dolaştıran sebeplerden bir tanesi; her beytin, her kelimenin, her ifadenin her hâlde insanın fıtratına işlenmiş “ilahi” vasıflara dokunuyor ve harekete geçiriyor olması ve böylece okuyan herkeste bir karşılık bulmasıdır. Bektaşi geleneği ile birlikte bazı mutasavvıflar Yunus’un “ümmi” olduğundan bahseder. 700…
Yazar: İsmail Güleç* Yunus Emre’yi anmak deyince akla iki şey geliyor. İlki, muhabbetle ve takdirle hatırlamak, ikincisi gençlerimize Yunus’u öğretmek. Bir üçüncüsünü de ben ilave edeyim: Yapıp ettikleriyle Yunus’un kim olduğunu öğrenmek, onu tanımak. O zaman şu soruyu sorabiliriz: Yunus Emre’yi tanımak ve anlamak için ne yapmalıyız? Bu soruya verilecek cevap, anlamak isteyenlerin durumuna göre…
Yazar: Abdullah Uğur* Bugün Yunus Emre’nin son dönem Osmanlı ve Cumhuriyet tarihinde nasıl algılandığını yahut bu algının nasıl yaratıldığını takip etmek mümkündür. Buna mukabil Yunus Emre’nin Osmanlı toplumu tarafından nasıl algılandığına dair elimizde herhangi bir çalışma bulunmaz. Bu yönde bir çalışmanın bulunmaması Cumhuriyet sonrası için Yunus Emre’yi hem bir keşif hem de isteyenin istediği yöne…