Sayı 73
Adem Beyaz* Geçen yüzyılın en etkin felsefi akımlarından fenomenolojinin kurucusu Alman filozof Edmund Husserl (1859–1938) tüm hayatı boyunca kendi çağının önde gelen bilim insanlarıyla yazıştı. Bu kişiler arasında matematikçiler, fizikçiler, doğa bilimciler ve tabii beşerî bilimciler vardı. Fransız filozof, etnolog ve antropolog Lucien Lévy-Bruhl’e (1857–1939) yazdığı mektup ise bunlar arasında en ilginç olanlardan biridir. Husserl,…
Sevba Abdula 1990 ortalarında Münih’te bir sempozyumda konuşan Sırp metropolit şu anekdotu paylaşır: Bir gün Münih’te yaşayan bir Sırp işçi Türk meslektaşını sokakta görür. Gidip ona bir yumruk vurur ve onu yere düşürür. Türk, neye uğradığını şaşırır ve arkadaşına kendisine neden vurduğunu sorar. Sırp işçi “Siz bizim kralımızı öldürdünüz!” der. Türk’ün iyice kafası karışır ve…
Yusuf Ziya Altıntaş* Celal Nuri, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde Batıcı düşüncenin etkili isimlerinden biridir. Bu çalışmada Celal Nuri’nin II. Meşrutiyet yıllarında, Batıcı grubun bölünmesine neden olan “Batı” karşıtı fikirlerine, bu fikirleri ortaya koyarken Almanya’yı dışarıda bırakmasına ve dönemsel olarak düşüncelerindeki bazı gel-gitleri üzerinde durulacaktır. Öncelikle değinilecek bir husus, 1910’ların ilk yarısında, Batı medeniyetine veya Avrupa’ya…
Jonathan Parkes Allen* İnsanlar neyle geçindiğimi sorduklarında, her zaman en kolay cevabı, araştırma yapan profesyonel bir tarihçiyim, cevabını vermeye uğraşıyorum (bu da kulağa olması gerekenden daha etkileyici geliyor). Ama biraz daha açıklama yapacak havadaysam şöyle diyorum: Dijital beşerî bilimlerle uğraşıyorum, ayrıca çalışmalarım da Arap alfabesiyle yazılmış kitapların, elyazmaların dijital yöntem ve araçlarla kesişmesine odaklanıyor ki…
Selman Bayer Dünya her zamanki gibi insana dair bilge bir kayıtsızlıkla devam ediyor hayatına. Yüzyıl öncesinden çok daha acımasız olan insanoğlu yalnızca dünyayı değil kendini de bir yıkıma götürmek konusunda ısrarlı. Bu yıkımın devasa boyutlarda, trajik bir yıkım olmasına da gerek yok. Bizzat otantik hayatı elinden kayan insanın gündelik hayatta ne şekilde yaşarsa yaşasın bu…
Hasan Sevil* Tarikat Arapçada yol anlamına gelen “tarik” kelimesinin çoğuludur. Bu itibarla tasavvuf ekollerinin genelini ifade etmek için kelimenin çoğul hâli “tarikat” tabiri kullanılır. Müstakil bir ekolü anlatmak için de “tarik” lafzı kullanılır. Ancak halk arasında bir tek tasavvuf ekolünü ifade etmek için de yanlış olduğu hâlde “tarikat” kelimesi kullanılmaktadır. “Galat-ı meşhur lisan-ı fasihten evladır”…
Türkan Alvan* & M. Hakan Alvan Gülşenî dervîşdür gül goncelerdir Mevlevî Bülbül-i hoş-hân okur geh Ma‘nevî geh Mesnevî (Ferâgî Osman Paşa, ö.1605) Klasik Türk musıkisinin dünya çapında eşsizliğine en büyük katkı şüphesiz Mevlevîlerindir. Âdâbı, erkânı ve folklörünü adeta sanat şölenine dönüştüren Mevleviyye’ye estetik değer açısından rakip olacak tek tarikat Gülşeniyye’dir. Lakin bu iki tarikatın rekabetten…
Havva Yılmaz Erken Cumhuriyet Dönemi’nin ideolojik çekişmelerinin kültürel alandaki tezahürlerinden biri, sinemanın dinle, dini temsil eden unsurlarla ve dindarla kurduğu gerilimli ilişkidir.[1] II. Abdülhamid Dönemi’nden itibaren yavaş yavaş kültürel hayata dâhil olan, saray gösterimlerinden yazlık sinemalara kadar pek çok formatta seyirciyle buluşan ve tiyatro, edebiyat, müzik gibi sanatın çeşitli alanlarından istifade ederek güçlenen sinema, toplumsal…
Ömer B. Albayrak* Avrupa resim sanatının tarihine baktığımızda, kıtanın yaşadığı maddi ve zihinsel değişimlerin, dönüşümlerin yaşamın her veçhesinde olduğu gibi, sanatlarda ve özelde resim sanatında kendini çeşitli biçimlerde gösterdiği rahatlıkla görülür. Bu değişimler ve dönüşümler sadece resim tekniklerinde değil, resmedilen, işlenen konularda da açıkça izlenebilir. Kabaca Orta Çağ resmi olarak adlandırabileceğimiz faaliyet esas olarak…
Halil Aydınalp* Ruhlar âleminde yaşamıyoruz. Dinî ya da din dışı, hayat, kaçınılmaz biçimde dünyevi süreçler içinde şekilleniyor. Dinî telakkilerin dünyayı, dünyevi süreçlerin ise dindarlığı etkileyeceği açıktır. Fakat insan, aynı zamanda, dünyaya ait olandan soyutlanmaya çalışarak kutsalla bütünleşme arayan bir varlık; dolayısıyla insan dünyevi süreçler içinde kendi ruhsallığını ve tinselliğini kaybetmemeye çalışıyor. Ruh-beden, madde-mana, akıl-gönül, din-dünya…