Yazı Arşivi
Yazar: François Dosse Baygın Batı dünyasının maruz kaldığı bir tarihsellik krizinden (geleceğin krizi) geçiyoruz; bu dünya, bir öngörü eksikliği çekiyor ve baygınlık da genelde yadigâr bir ateşli hastalık ve babadan kalma bir bağla geçmişine bağlanma biçimi altında bir yineleme zorlanımına indirgeniyor. La mémoire, l’histoire, l’oubli [Hafıza, Tarih, Unutuş] adlı Ricœur’ün ustalık eseri 2000 yılında işte…
Ekrem Demirli Peygamberliği ispat eden mucizeler toplumların başat değerleri ve başarı çıtalarıyla irtibatlı hadiseler şeklinde ortaya çıkar. Bir toplumda kehanet veya sihir mi gelişmiş, mucize o alanda insanın âcizliğini gösterecektir: İnsanın yaptığı/ürettiği sahte (sihir) ve yanılsama iken mucize sahtenin taklit ettiği hakikattir. Mucize insanların yapıp ettiklerinin gerçek başarı ve necat vesilesi değil, dünyevi iktidardan öte…
Farsçadan dilimize giren güfte, klasik Türk musikisi terimi olarak “kâr, beste, semai, şarkı, türkü, ilahi, nefes gibi dinî ve diğer formlarda bestelenen eserlerin sözü” ayrıca “bestelenmek üzere yazılmış şiir” demektir. Bestekâr, güfte olarak seçtiği şiiri şairinden emanet alır; onu musikiyle kaynaştırarak hayat verir. Bu anlamda güfte ile şiir arasında nazım şekli, kafiye, redif, vezin, ses…
İnsan toplumları genel anlamda geçmişe yakın alaka gösterirler; görünüşe göre, biz kimiz ve nereden geliyoruz soruları, düşünen ve merak eden varlıklar olarak doğamızın tam da merkezindedir. Tarihî eserlerini okuma, yazma, kaydetme ve dinleme aracılığıyla geçmişin incelenmesi modern dönem öncesi Osmanlı İmparatorluğu’nda da oldukça popülerdi. Mesela, 17. yüzyılda, kitap kurdu Kâtip Çelebi (ö. 1657) o dönem…
Mezopotamya’da çivinin kil tabletlere ilk vurulduğu andan günümüze gelinceye kadar geçen sürede yeryüzünde yazılmış bugün adına tarih deyip geçtiğimiz uçsuz bucaksız malumatın uğultusunda insanın sesini duymak her zaman kolay olmuyor. 21. yüzyılda yaşayan bireyler olarak “zamanın ruhu” denen şeyin alametifarikasını bizzat yaşayarak, hissederek, okuyarak, tam anlamasak da anlarmış gibi içimizde duyuyoruz. Geçmiş zamanları ise daha…
Kamelyalı Kadın’ın yazarı olan Alexandre Dumas Fils 19.yüzyılın ikinci yarısında arkadaşı şair Maurus Jókai’yi Budapeşte’de ziyaret ettiğinde kendisine tatlı olarak tipik bir Habsburg lezzeti olan Strudel ikram edilmiştir. Fransız yazar bunu çok beğenmiş ve arkadaşına bu “şiir gibi hamur tatlısının” nasıl yapıldığını sormuştur. Jókai şöyle tarif etmiştir: “Oldukça kolay. Büyük bir masaya beyaz bir örtü…
Modern Türk tarihçiliğinin bilimsel anlamda kurucu figürlerinden biri olan Mehmed Fuat Köprülü (1890-1966) tarih, edebiyat ve sosyoloji çalışmalarıyla temel bilimsel perspektifi farklı açılımlarla günümüze değin devam eden öncü ilim adamlarından biridir. Söz konusu her üç disiplinin verilerine dayanarak özellikle İslamiyet sonrası Türk tarihinin kültürel süreklilik ve değişkenlerini anlamaya yönelik hem modern bir metodoloji hem de…
“Ehl-i hak der ki; eşyanın hakikatleri sabittir. Onları bilmek vakidir. Sofistler buna muhalefet etmişlerdir.” Nesefî Akaidi Genelde İslam düşünce tarihine bakıldığında Müslümanların kadim ilim ve kültür havzalarıyla karşılaşmalarından itibaren tevarüs ettikleri temel akidevi duruşlarını ve aidiyet kurdukları dünya görüşlerini (Weltanschauung) muhtelif şekillerde çağlarının felsefi-bilimsel seviyesi bağlamında makulleştirmeyi başardıkları söylenebilir. Buradaki makulleştirme veya başka bir ifade…
Yazar: Graham Priest Yaşadığımız çağdaş dünyaya dair görece tartışmasız gibi duran birkaç olguyla işe başlayalım. Bu olguları üç türe ayırıyorum; sosyo-ekonomik, çevresel ve siyasal ki bunlar birbirlerinden tümden bağımsız kategoriler değildir. Sosyo-Ekonomik olanlar – Kapitalizm bugün giderek küreselleşiyor. Kapitalizm Çin de dâhil olmak üzere dünyadaki birçok ülkedeki hâkim ekonomik sistemdir. – Dünyadaki ekonomik cazibe merkezinin…
“Dünya”, bir kavram olarak ele alındığında yakın olmayı ifade eder. Arapça kök, bu anlamı içeren “d-n-v: dünüvv” şeklindedir. Dünya, yine salt bir felsefe kavramı olarak, izafet/görelilik kategorisi içerisinde değerlendirilir. Yukarı-aşağı, baba-oğul gibi kelime çiftlerinin arasındaki ilişki, birbirine göre belirlenen ve göreli diye nitelenen kavramların oluşturduğu ilişkidir. “Aşağı” ve “yukarı”nın ne olduklarını hakkıyla anlamak için bu…