Yazı Arşivi

17 Aralık 2018

Peygamber Efendimizin Medine’yi ilk teşrifini beklerken günlerdir gözü yollarda kalan Muhacir ve Ensar O’nu “Vedâ Dağı’ndan üstümüze Bedir doğdu!” diye karşılamıştı. “Mehtâb” istiaresi, naat üslubunda kullanılan ilk metafor sayılabilir. O günden bugüne Hz. Peygamber’i metheden sayısız naat yazıldı. Divanların başında bulunan naatlarda ayet ve hadis remizleriyle Hz. Peygamber’in mübarek bedeni (saçı, kaşı, gözü, dudağı, boyu,…

13 Aralık 2018

Şeyh Galib klasik edebiyatımızın son büyük şairi olarak kabul edilir. Hayatı boyunca Mevlevi kültürü içerisinde bulunmuş ve nihayetinde Galata Mevlevihanesi’nin postnişinliğini de yapmıştır. Ehl-i tarik bir şair olmasının yanında III. Selim’le olan dostluğu bakımından da dikkat çeken bir isimdir. Hem dönemin büyük şairi olması, hem Galata Mevlevihanesi Şeyhi olması hem de dönemin sultanıyla yakın ilişkileri…

07 Aralık 2018

İnsanın kendisine “Ben neyim?” diye sorması mı daha zor bir sorudur, yoksa “İnsan nedir?” diye sorması mı? Bu iki soru, dikkat ederseniz, ciddi derecede farklıdır. Çünkü soruyu soranın merak ettiği şeye karşı duruşu farklılaşmaktadır. Bir özne olarak insanın, bir özne olarak kendini sorması bir acayiptir. Bir özne olarak insanın, bir nesne olarak kendini sorması ise…

05 Aralık 2018

Giriş “İnsan sorunu”, aslında bütün beşerî disiplinlerin merkezinde yer alan bir sorundur. Ancak burada biz, bu soruna, İslam felsefesini teşekkül ettiren filozofların nasıl bir açıklama getirdikleriyle kendimizi sınırlandırarak bakmak istiyoruz. Bu sınırı da, ayrıca, insanın “ereği” ve “mutluluğu” yönünden tekrar daraltıp bu temalar üzerinden yapılan insanın mahiyetini anlama çabalarının bir betimini yapmayı arzu ediyoruz. Zira…

03 Aralık 2018

İnsan olmak nedir? Doğu Asya gelenekleri bu soruya çok farklı cevaplar verir; öyle ki cevaplar gelenekler içinde bile farklılık gösterir, bunun yanında çoğumuzun aşina olduğu İbrahimî dinlerin verdiği cevaplardan da ayrışır. İbrahimî dinler yahut Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam, düşünce tarihçisi Arthur Lovejoy’un “varlığın yüce zinciri” dediği şeye insanları dâhil eder. Ezel-ebet kadir-i mutlak Tanrı, melekleri,…

30 Kasım 2018

Ahsen-i Takvîm’de yaratılmış olan insanın Esfel-i Sâfilîn’e “düşüşü”, insanın yükseliş imkânlarını da beraberinde getirecekti. “Âdem Cennet’ten düşmüştü; ama Âdem’in torunları Cennet’e tekrar yükselsinler diye”ydi bu, büyük bir muhakkikin dediği gibi. İnsanın, bugüne kadarki macerası, materyalist evrimin kör-saatçisiyle değil, Yaratıcının “her an bir şen üzerinde olan” yaratmasıyla açıklanabilir ancak. Bu bağlamda insanlık tarihinin “evriminde”, kabaca üç…

28 Kasım 2018

Beden ve ruha sahip bir varlık olarak insan, fiziksel ve toplumsal bir çevre içerisinde hayatını sürdürmektedir. Allah tarafından kendisine verilen çeşitli yetilerle varoluşunu anlamlı kılmaya çalışan insan, Mutlak Varlığı ve kendisinin varlığını düşünmek suretiyle hakikatin ne olduğunu sorgulamaya başlar. Acaba “Varlığın hakikati nedir?” veya “İnsanın hakikati nedir?” gibi sorulara cevaplar aranır. Bu tür felsefi ve…

26 Kasım 2018

Antik Yunanların insan tasavvuruna dair en erken kaynaklarımız, en büyük ihtimalle M. Ö. 8’inci yüzyılda yaşayan şairler Homeros ve Hesiodos’tur. Bu ikilinin şiiri Yunan halk inancıyla sıkıca bağlantılıdır. Heredot Tarih’inde, Homeros ve Hesiodos için “Helenler’in tanrı cinsini yarattılar, onlara isimlerini verdiler, makam ve etkinliklerini aralarında tayin ettiler ve suretlerini tarif ettiler” (Tarih II 53) diyecek…

22 Kasım 2018

İnsan denen varlık, gerek maddi gerekse manevi yönü itibariyle yaratıkların en mükemmelidir. İslam inanç ve düşüncesine göre, insan en güzel biçimde (ahsen-i takvîm üzere) yaratılmış ve Allah ona kendi ruhundan bir nefha vermiştir. Meleklere, insana secde etmeleri emredilmiştir. Hiçbir varlığın yüklenmeye cesaret edemediği “emanet”i insan yüklenmiş ve o, Allah tarafından yeryüzünde “halife” kılınmaya layık bulunmuştur….

19 Kasım 2018

Hans Blumenberg (1920-1996) savaş sonrası Almanya’nın en önemli filozoflarındandır ve uzun yıllar, hiçbir zaman tamamlamadığı Fenomenolojik Antropoloji projesi üzerinde çalışmıştır. Bu projenin bir hususiyeti, doğa bilimlerine dayandırılmasının özel biçimidir: “Felsefenin işlevi, bilimlerin ne önünde, ne üstünde, ne de arasındadır; onun daha çok bilimlerden sonra konumlandırılmasını kabul edilebilir görebilirim.” (B 482) Zira, gerçekliği doğa felsefesi ile…