Yazı Arşivi
Hasan Sevil Ahlaksızlığın kökeni, doğrudan ahlaka dayanmaktadır. Ahlakın kaynağına odaklandığımızda da ahlaksızlığın kökenine dair mahiyet ortaya çıkacaktır. İnsandan ortaya çıkan iyi ve kötü eylemler, insanın doğasının ve manevi terbiyesinin bir sonucudur. Ancak, insanın doğası ile onun manevi tarafı birbirlerini dışlamaz. Bir insandan sadır olan herhangi bir fiili incelerken yalın olarak sadece manevi kaynağa bağlamak ya…
Özkan Gözel Heidegger’de (ö. 1976) Dasein o meşhur tabirle dünyaya “fırlatılmış”tır. Fırlatılmanın “nereye”si bellidir burada, ama “nereden”i (ve/veya “kim tarafından”ı) meçhul ve karanlıktır ve böyle olarak o fenomenolojik araştırmanın erimine girmez tabiatıyla ve dolayısıyla onto-lojik kavranırlığın ışığında aydınlığa kavuşmaz. “Tabiatıyla” diyoruz, zira Heidegger Dasein’ın varlığına mukaddem olup bilmenin kapsamına girmeyen bu gaybî vaziyet üzerinde fenomenolojik…
Mustafa Hakan Alvan Allah Resulü şöyle buyurdular: “Kim ki Ramazan ayı geldi diye sevinirse, Allah onun cesedine ateşi haram kılar.” Ramazan ayının geldiğine sevinmek sağlam bir imanın belirtisi olduğu gibi, oruç ibadetinden doğan manevi lezzetin özlenmesi anlamına da gelir. Ramazan ayının temel ibadeti olan orucun insana kazandırdığı hakikati Yunus Emremiz ne kadar güzel açıklar: “Sen…
Ahmet Aydın Bir insanın zihnine nasıl girilebilir? Bu soru, başrolünü Leonardo DiCaprio’nun oynadığı Inception adlı filmin konusuydu. Dom Cobb rolündeki DiCaprio, bir makine aracılığıyla bir insanın zihnine giriyor ve ona bir düşünce ekmeye çalışıyordu. Tarihi incelediğimizde, “fikir ekmenin” yalnızca filmlerde olmadığını görebiliriz. Şair ve düşünürler insanların zihinlerine fikirler ekmezler mi? Evet, tarihin de gösterdiği üzere…
Tuba Deniz “Sessizlik ölümcül olabilir.” cümlesi Jean Luc Godard’ın Burada ve Başka Yerde (Ici et ailleurs) filminin bir sahnesinde ekranda belirir. Godard, 1970’lerin başında El Fetih tarafından Filistin direnişini filme çekmek üzere Ürdün’e davet edilir. Fransız Yeni Dalgası’nın öncülerinden olan Godard, o yıllarda (1960-67) çektiği filmleri burjuva estetiği olarak nitelendirerek eleştirmektedir. Yeni Dalga döneminin ardından…
Sellers Johnson* Terrence Malick felsefi perspektifleri çok iyi kullanan bir yapımcı, senarist ve yönetmen. Malick üzerine akademik araştırma yaparken onun sanat estetiğini ve müstesna anlatım yapılarını değerlendirmek için Søren Kierkegaard, Martin Heidegger ve Ludwig Wittgenstein gibi belirli filozoflara yönelsek de film ve felsefe araştırmalarının kesişimi felsefi analizde yeni perspektifler açmaya devam ediyor. Hâliyle, Malick’i…
Emre Şan* Sabah Ülkesi’nin 77. sayısında yayınlanan “Antroposen ve Bilişsel Kapitalizm İlişkisi Üzerine Bir Soruşturma” başlıklı makalede Stiegler’in teknoloji felsefesinin çağdaş bir kriz analizi olarak okunabileceğini göstermiştim. Makale antroposen çağında bilinç zamanının mekânsallaşarak tüketim nesnesi olmaya elverişli hâle gelmesini göstererek sonlanmıştı. Bu makalede söz konusu analizin fenomenolojik yönteme borçlu olduğu teorik pusulayı ele alacağım. Bilindiği…
Asım Cüneyd Köksal* İlerlemenin Başı ve Sonu Bütün bir Batı medeniyeti tarihi boyunca en önemli ve merkezî fikrin ne olduğu sorusuna, muhafazakâr düşüncenin 20. yüzyıldaki önde gelen temsilcilerinden sosyolog Robert Nisbet “ilerleme fikri” cevabını veriyor. Bu fikrin tarihine tahsis ettiği kitabında Eski Yunan’dan 20. yüzyılın ortalarına kadar, Batı medeniyetinde özgürlük, adalet, eşitlik ve topluluk…
Burhanettin Tatar* Mekân, insanın ana rahminde, doğum esnasında ve sonrasında başına gelen en önemli hadiselerden biridir. İlk önce ana rahminde bize açılan boşlukta biçimlenir, daha sonra dünyada biz(iml)e açılan boşluğa (açık alan)[1] doğarız. Doğduğumuz mekân kültürel-tarihsel-dilsel bir dünya olduğu için biz aynı zamanda kültüre, tarihe ve dile doğarız. Buna göre her doğum, ana rahmi denen…
Abdullah Başaran* Yaşayan çağdaş filozoflardan Richard Kearney’in yaptığı bir söyleşisinde hermenötikçi merhum Paul Ricoeur şu tespitte bulunur: “Modern insan ne mitten yakasını sıyırabilir ne de ona yüzeysel değeriyle bakabilir. Mit daima bizimle birliktedir;” bu noktada Ricoeur şu uyarıyla düşüncesini noktalar: “fakat ona daima eleştirel olarak yaklaşmalıyız.”[1] Hakikaten de mitler ve mitolojiler çağı modern insanın çok…