Yazı Arşivi

07 Nisan 2015

Şehirler tarih boyunca hep verilmiş birer sözdü. Antik dönemden bugüne şehirler insanların onları sadece hayatta kalabilecekleri bir yer olarak değil, aksine düşünsel ve duygusal bir vatan olarak da görebilmeleriyle varlıklarını sürdürmüşlerdir. Tarihin metropollerini önce göç, daha sonra da “kutsal” şehir tasviri ve onun abidelerinin ihtişamına yönelik bir söylem ve çağrı takip etmiştir. Yok olmak istemeyen…

31 Mart 2015

Abdurrahman İbn Haldun (ö. 1406) Magripli bir tarihçi ve hukuk filozofudur. İbn Haldun Endülüs’ten Mağrip’e göç etmiş seçkin bir aileye mensuptur. İyi eğitimli ve çokça seyahat eden genç bir insan olarak, siyasi zekâsını zamanının idarecilerinin istifadesine sundu, fakat bir mahkemeden diğerine koşuştururken bir şeylerin farkına vardı ve Memlük Kahire’sinde yargıç olarak emekliye ayrıldı. Sonra, çok…

31 Mart 2015

Ebu Nasr Muhammed el-Farabi (870-950) ortaçağ dünyasının en önemli filozoflarından sayılmaktadır. Hayatı hakkında pek az bilgiye sahibiz. Bildiklerimizin çoğu da çelişkili ve büyük ölçüde daha sonraki kaynaklardan gelmektedir. Öyle görünüyor ki Farabi çağdaşlarının dikkatini celbetmeksizin kendi isteğiyle mütevazı bir hayat sürmüştür. Eserleri ise oldukça mufassal ve son derece önemlidir. O gerçek bir filozoftu ve hiçbir…

31 Mart 2015

13. asrın büyük metafizikçisi Sadreddin Konevî anlattığı bir rüyasında Hz. Peygamber ve şehir ilişkisine etkili bir üslupla dikkatimizi çeker. Bu ilişki öyle güçlü bir vurguyla tebarüz eder ki memleket-i İslâmiyye’nin başkenti olan Bağdat rüyada Hz. Peygamber olarak temessül eder. İslâm nazariyatına kazandırdığı boyutlarla düşünce tarihinde “dönüm noktası” hâline gelmiş bir düşünürün rüyası –kuşkusuz- her zaman…

26 Mart 2015

Bir varmış, bir yokmuş… Bir müzik varmış, kökleri Pisagor’a uzanırmış. O dönemde müzik bir sanat değil, bir bilim olarak görülürmüş ve Aristoteles müziğin en açık ve sarih tanımını yapmış. Aynı müzik İslam düşünce geleneği tarafından da benimsenmiş. Kindi’den Farabi’ye, İbni Sina’dan İhvan-ı Safa’ya kadar Müslüman filozofların konusu olmuş. Daha sonraki yüzyıllarda ise Osmanlı kültürü tarafından…

20 Mart 2015

Ne anlama geldiğini, ne maksatla söylendiğini bilmesek de, medeniyetler ve dinler arası dialog ile hoşgörü sloganları her fırsatta önümüze konur oldu. Oysa ki tarih bizlere, aynı medeniyeti paylaşan toplumların ve dinî cemaatlerin birbirleriyle uyum içinde yaşayabilmek için bu sloganlara bügünkü kadar ihtiyaçları olmadığını gösterir. Mesela Osmanlı Devleti, geniş bir coğrafya üzerinde yaşayan ve dinleri, mezhepleri,…

14 Mart 2015

1.Viyana kuşatmasından sonra, önceleri yerilen Türk askerî müziği, ordu içindeki örgütlenişi, savaşlarda, törenlerde ve şenliklerdeki işlevi, çalgıları, hatta kıyafetleri, çalgıların kümelenmesi, çalınış biçimleri, hatta çalanların kıyafetleri büyük merak ve ilgi uyandırmış, hem Avrupa askerî bandoları hem de Avrupa sanat müziği bu yeni tanışmadan göreceli olarak etkilenmiştir. Bu süreç giderek tüm Avrupa ülkelerinde yaşanan bir “Türk…

08 Mart 2015

Kişinin diğer kişilerle, toplum gruplarının diğer toplum gruplarıyla iletişiminde aradaki engelleri kaldırmak kuşkusuz iletişimi olumlu yönde etkiler. En büyük engel önyargılar, onların yardımıyla oluşan ötekileştirmeler ve hitap edilen öznelere nesnelermiş gibi davranmaktır. Mehmet Âkif’in şimdiye dek bilinen hayatına, yazdıklarına ve çevresiyle ilişkisine yakından bakınca onun da yer yer bir özne olarak eşit muamele görmediğini ve…

02 Mart 2015

Halide Edip’in Kalp Ağrısı romanı İstanbul ile Viyana hattında, üç kadınla bir erkek arasında geçen bir aşk üçgenini anlatır. Votiv Kilisesinin karşısında Regina Otel’de ikamet eden karı koca, Azize ile Hasan, İstanbul’da bıraktıkları Zeyno ve onlara Viyana’da eklenecek olan Dora arasındaki karmaşık ilişkiler ağında yazar modern insanın aşk problemine eğilmeyi dener. Kadın erkek ilişkilerinin yeni…

24 Şubat 2015

17.asır Müslüman-Türk ilerleyişinin Avrupa’da durduğu, 18. asır Avrupa’nın ilerleme hamlelerine hız verdiği ve Şark’ın gerilemeye başladığı, 19. asırsa Müslüman nüfusun Avrupa’dan “kovulma” gayretlerinin başarıya ulaştığı, yani Şark Meselesi’nin neredeyse çözümlendiği dönemi ifade eder. Birinci Cihanşümul Savaş’ın dünyayı kana buladığı 20. asır başlarıysa yüzyıllardan beri hazırlığı yapılan “hesaplaşma”nın sonuçlandığı devredir. Çeşitli itilâf ve ittifakların, açık ve…